Fasulye almaya mı geldiniz? Yanlış geldiniz o zaman. Hayır, bu bir öykü değil. İsterseniz devamını okumayabilirsiniz. Okumaktan daha fazla zevk alacağınız bir yazı bulabilirsiniz belki. Fasulye mi? Kesinlikle, taze ya da kuru fasulye tariflerini okumak eğlenceli olabilir. Söz konusu fasulye ayıklama olduğu için taze fasulye üzerine konuşmak daha mantıklı tabii.

Elbette bu kitapta fasulye ayıklamanın inceliklerinden bahsedilmiyor. Belki okurlarda okuma isteği uyandıran bu başlık olabilir ama iyi bir okur, bu başlığa bakarak içerik olarak kendisini farklı bir hikâye beklediğini tahmin edip merakı katlanabilir.

Aslında kitabı yayımlandığı sıralarda görüp listeme eklemiştim fakat baskısı hızla tükendi. Demek ki benim gibi kitabı merak eden birçok okur daha hızlı davranmış. Sonraki zamanlarda da yeniden stoklara girmiş mi diye takip ettim ama tekrar baskısı yapılmadığından olsa gerek satış sitelerinin hiçbirinde tükendi ibaresi hiç değişmedi. Nereden mi buldum? Şanslı olduğum nadir anlardan biriydi sanırım. Bir kitapçıda sadece bir tane kalmış. Görür görmez atladım üzerine. Okuma isteğimin üst noktada oluşmasına değip değmediği hususunda söylenecek çok söz var aslında. Bizi edebiyata bağlayan ya da okuma çerçevemizi oluşturan belli bir anlatım, hikâye ya da konu vardır. Bazen metnin dili sizi içine alır ve o harika kurulmuş cümleler içinde süzülür gidersiniz. Bazen de hikâye öyle özenle kurgulanmıştır ki cümle kuruluşlarına dikkat etmezsiniz bile. Bu kitabı okumadan önce bende oluşan beklenti kesinlikle alışılmışın dışında bir metin okuyacağım yönündeydi. Bu kanıya nasıl vardığımı açıklayabileceğimi bilmiyorum ama gördüğüm bir başlıkla beraber zihnimde ona bir hikâye yazmaya başlarım. Başlığın bende uyandırdığı itkiye göre beni şunun gibi bir hikâye bekliyor olabilir diye düşünürüm. Her neyse, Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez’i okumaya başladığımda ilk cümleyle birlikte beklentimin boşuna olmadığını anladım. O yüzden de bu denemeyi aynı biçimde yazmaya çalıştım. Ne kadar başarabildiğimi bilmiyorum ama eğer bir okurun merakı uyanmış ve kitabı okumayı düşünüyorsa, kendisini nasıl bir anlatımın beklediğine dair bir izlenimi olsun istedim.

“Yaşam enerjidir, hayatta kalmak değil, enerji tükenir. Geçmişe gelince, sürekli onu yeniden yaptığımızdan hiç gitmez. Onu, hafızamızı belirleyen, özelliklerini veren, seçimlerini dikte eden hayal gücümüz yaratır, tersi değil. Hafıza, hayal gücümüzün bir işlevinden başka bir şey değildir. Hayal gücü, gerçekten nerede yaşadığımızdan emin olabildiğimiz zamanda onun içinde ölürüz. Önceden ölenlerle ve karşılığında ölmemize yardım edenlerle birlikte.”

Yazardan uzun uzun bahsetmeyi çok isterdim ama tek söyleyeceğim şu: Kendisini daha iyi tanımak için diğer kitaplarını da okuma fırsatım olsa keşke. Tabii bunun için dilimize çevrilmesi gerekir ki yayınevi bunun için bütçe ayırır mı ya da bu kitabın çevirmeni Neşe Taluy Yüce, Wiesław Myśliwski’nin diğer kitaplarını da çevirmeye niyetlenir mi gibi bazı soruların yanıtlarını bulmak gerekir.

Bu kitapta okuru bekleyen en önemli unsur anlatımı. Kitapta hayatı sorgulayan ya da nedenler arayan felsefi cümlelerle karşılaşacağınızı da belirtmem gerek. Aslında kurgu tamamen felsefi bir altyapıya ve bütünlüğe sahip de diyebiliriz.

“Sizin siz olduğunuz konusunda şüpheleriniz oldu mu? Benim tüm yaşamım boyunca oldu. Kendimi, kendisi olduğunu bilen biri ve kendine yakınlık hissetmeyen bir başkası olarak içimde bölünmüş biri gibi hissetmişimdir hep. Diyelim ki, öleceğini bilen birine ve o olduğu fikrini reddeden ve kendi yerine başka birinin öleceğini sanan birine. Duygularımı kendimle paylaşmak için bile yeterince uzun süre birlikte olamadım. Şöyle söyleyeyim, bir insan kendi hakkında çok düşünmemeli veya hatta kendini incelememeli. Nasılsa öyledir ve bu da yeterli olmalıdır. Kendisi midir değil midir meselesi de vakti gelince çözülmelidir.”

Bir kitabın kapağında fasulye ayıklama sanatı diye bir kelime grubu görseniz ve türü de roman olsa, üstüne üstlük sayfa sayısı da üç yüz civarı olsa ne düşünürdünüz? Daha doğrusu bu kitap acaba ne anlatıyor diye sormaz mısınız kendinize? İşin açıkçası ben ilk gördüğümde ve yazarı da Polonyalı olunca –Polonyalı black metal gurupları Behemoth ve Mgła’yı çok sevdiğim için belki– vaat ettiği okumanın beni etkileyeceğini düşündüm.

Wiesław Myśliwski

Kitabı okuduğumda bana vaat ettiğini alabildim mi? Bu soruya yanıltıcı bir cevap vermeyi istemem çünkü herkesin okumaktan keyif aldığı metinlerin türü ve tarzı farklı olabilir. Her şeyden önce, Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez’in zor bir metin olduğunun altını çizmem gerekiyor. Aslına bakarsak bu cümle bütün yazdıklarımın yanında göz önünde bulundurulması gereken önemli bir husus. Herhangi bir yerde herhangi bir zamanda öylesine okunacak bir kitap değil.

Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez, yazlık bir köye kimsenin olmadığı bir zamanda birisinin gelmesi, saksafon çalan ve orada bekçi olarak kalan adamın onu karşılamasıyla başlıyor. Tıpkı bu denemenin başındaki cümleyle başladığı gibi. Tabii orada eskisi gibi fasulye yetiştirilmiyormuş. Müzisyen, karşısındaki kişinin fasulye almak istemesi ve orada fasulye yetiştirildiği zamanları bilmesinden dolayı monoloğuna başlıyor. Kendisini dinleyen ve hikâyeye hiç müdahil olmayan karakterle fasulye ayıkladıkları süre boyunca da müzisyen o köyde yaşayanlar ve geçmişte yaşadıklarını anlatıyor.

“Şayet erkekler dövüşmek istiyorlarsa, bırak dövüşsünler ama kadınlarla çocuklar onların savaşının bedelini ödememeli… Dünya iki kişi için mi yaratılmış? Ne de olsa dünya sevmek için yaratılmış. Sevmeden yaşamanın bir anlamı yok. Uyumaktan ve yemekten başka bir şey yok, ne için? Çalışmak, ne için? Kim böyle bir dünyada çalışmak ister? Bir keresinde bir kitapta adamın birinin bir kadınla sevişirken öldüğünü okumuştum. Kalbi dayanmamış. Kalbi, inanabiliyor musun? Her şey kalpte toplanır. Çok fazla olduğunda da kaldıramaz. Hâlâ uyanık mısın?”

Özdemir Toprak