Josiah Bancroft’un “Senlin Yükseliyor” adlı romanı Monokl Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabı, çevirmeni Çağla Taşkın ile konuştuk.

“Senlin Yükseliyor”u çevirmeye nasıl karar verdiniz?
Seriyi çevirmemi MonoKL’dan Volkan Çelebi önerdi. Esasen teklife biraz şaşırdım çünkü o zamana kadar ağırlıklı olarak kurmaca dışı kitaplar çevirmiştim. Babil Kitapları’nın dört ciltlik bir seri olduğunu da hesaba katarak altından kalkabilir miyim, metinle doğru ilişkiyi kurabilir miyim gibi tereddütlerim oldu ama deneme çevirisinden keyif alınca yayınevinin güvenine de yaslanarak işi kabul ettim.
Çevirmen olarak kendinizden kısaca bahseder misiniz? Ne tür kitaplar çeviriyorsunuz? Yazarlara sorulur, biz de çevirmen olarak size soralım: Bir çeviri rutininiz var mı?
Lisansımı Hacettepe Sosyoloji’de, yüksek lisansımı da Viyana Üniversitesi’nin Bilim ve Toplum Çalışmaları bölümünde tamamladım. Yani alaylı bir çevirmenim. Ancak -TED Kolejli olmanın etkisiyle- İngilizce ilkokuldan beri hep hayatımdaydı. Küçük yaştan itibaren İngilizce kitaplarla haşır neşirdim. İngilizce sözlük karıştırmayı, evdeki klasikleri orijinal dilinden kendimce anlamaya çalışmayı severdim. Lisedeyken Zihni Müzik’in yurtdışındaki müşterileriyle yazışmalarını yürütmek şeklinde gönüllü olarak başladığım çevirmenliğe üniversitede de görüş yazısı, makale gibi metinler üzerinde çalışarak devam ettim. Yüksek lisansı bitirdikten sonra bir ajansta editör ve çevirmen olarak çalışmaya başladım. Burada çıkardığımız işlerden birini gören Hece Yayınları genel yayın yönetmeni Ömer Faruk Ergezen’in teklifiyle kitap çevirisine başladım. Bahsettiğim gibi, Senlin Yükseliyor’a kadar tarih, sosyoloji, kültürel çalışmalar, dinler tarihi gibi alanlarda kurmaca dışı kitaplar çevirdim. Parşömen’e yaptığım çeviriler kurmaca çevirisindeki ilk denemelerimi oluşturur ve bu bakımdan benim için son derece kıymetlidir. Şu anda çeviriye kurmaca ağırlıklı kitaplarla devam ediyorum.
Belirli bir çeviri rutinim var diyemem ama bir altın kuralım var: İşin başına mümkün olduğunca erken oturmak. Gün ilerledikçe performansımın düştüğünü hissediyorum, bu yüzden en verimli çalıştığım zaman dilimini kaçırmamaya özen gösteriyorum.

“Senlin Yükseliyor”un çevirisine gelelim. Nasıl bir süreçti, ne kadar sürdü, ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Çeviriyi tamamlamam yaklaşık dört ay aldı. Bancroft çok katmanlı bir evren yarattığı ve bu evrenin her unsurunu çok ayrıntılı betimlediği için yazarın âlem(ler)ine girebilmek ve bunu hakkıyla aktarmak kritikti. Bu anlamda, kitabın oyunbaz diline, tasvirlerin uzunluğu ve karmaşıklığına, zaman zaman çevirinin karakterine etki edebilen sürprizlerine alışmam zaman aldı diyebilirim. Ayrıca, Senlin Yükseliyor bir serinin parçası olduğundan diğer kitaplarda karşımıza çıkacak karakter, mekanizma ve yer adlarını, Bancroft’un kendi yaratısı olan kelimeleri nasıl çevireceğime normalden daha fazla kafa yormam gerekti çünkü örneğin üçüncü kitapta o sözcükle tekrar karşılaştığımda ilk kitapta görülmeyen, sezdirilmeyen bir başka anlamı olduğunu keşfetmekten korktum. Dolayısıyla, belirli kavramların çevirisine karar verirken serinin diğer iki kitabına da göz atmam gerekti (son kitap henüz yayımlanmadı). Çeviri sürecinde ilk defa deneyimlediğim bir diğer şey ise okuduklarımın zihnimde canlanmasıydı. Bu zaman zaman kendiliğinden gerçekleşirken bazen de çeviri pratiğinin zorunlu bir parçası olarak bilinçli ve yoğunlaştırılmış bir çabayla ortaya çıktı.
Çevirmeden önce okuduğunuz, sevdiğiniz, aşina olduğunuz bir yazar mıydı Josiah Bancroft? Yoksa çevirmeye karar verdikten sonra mı tanıdınız?
Bancroft’un adını daha önce hiç duymamıştım. Senlin Yükseliyor’un çevirisine başlamadan önce biraz araştırdım ve şahsına münhasır biri olduğuna kanaat getirdim. Babil Kitapları’nı başta kendi imkanlarıyla yayımlamış olması, seriye ilişkin çizimleri, okuyucularla iletişimi eserleriyle takıntı derecesinde ilişki kuran bir yazar olduğunu düşündürdü.
Josiah Bancroft orijinal dilinde nasıl bir yazar sizce? Dil kullanımı, üslubu, öne çıkan özellikleri neler?
Son zamanların gözde kalıbıyla yanıt verecek olursam Bancroft “dilin imkanlarını” sonuna kadar kullanan, olabildiğince eğip büken bir yazar. Zamanında üniversitede İngiliz dili hocalığı da yapan Bancroft’un üslubu aynı anda hem nüktedan, hem dramatik, hem tutkulu, hem de soğukkanlı. Kelime oyunu yapmayı, yalnızca yeni dünyalar değil, yeni sözcükler inşa etmeyi, aralara ben aforizmayım diye bağırmayan aforizmalar serpiştirmeyi, felsefi soruları satır aralarına yedirmeyi seven bir yazar. Karakterleri, Bancroft’un Babil Kulesi alegorisiyle ortaya koymak istediklerini ve insanlık halleri üzerine söyleyeceklerini aktarmada önemli rol üstleniyor. Ahlaki ikilemler, bilinmeyen karşısındaki bocalamalar veya körlemesine hamleler, çaresi olmayan pişmanlıklar, ya batıracak ya çıkaracak hevesler, her şeye rağmen diri tutulan umutlar Bancroft’un yarattığı kişiler üzerinden bazen karakterin başından geçen büyük bir olayla, bazen de kılık kıyafet gibi görünürde önemsiz ayrıntılarla işlenerek fantastik bir evrene gerçekçi ve bilindik durum ve duygularla tav veriliyor. Bu noktada, serinin ister istemez taşıdığı “fantastik” etiketinin eserin tonu ve niteliğini belirtmekte biraz eksik kalabileceğini eklemek isterim. Evet, Bancroft bize hiçbir zaman var olmamış bir dünya sunuyor ama bu dünyadaki duygu ve düşünceleri hepimiz çok iyi biliyoruz. Üsluba ilişkin son olarak Bancroft’un okuyucuyu şaşırtmayı çok sevdiğini, hatta bunu bilhassa mesele edindiğini düşündüğümü ve bazı bölümleri yazarken kıs kıs güldüğünü hayal ettiğimi söyleyebilirim.
Çevirmen olarak kitapta sizi özellikle çok etkileyen bir bölüm var mı? Varsa hangisi ya da hangileri?
Spesifik bir bölümü işaret etmektense Senlin’in, bazıları serinin ilerleyen kitaplarında daha merkezî rol üstlenecek karakterlerle etkileşimlerinin beni duygulandırdığını söyleyebilirim. Normalde mesafeli ve insanlarla kolay kaynaşamayan biri olan Senlin’in oldukça müşkül durumda olmasına rağmen, belki de tam da bu yüzden Kule’deki kader yoldaşlarıyla kısa sürede samimiyet, hatta dostluk kurması ve bu dostlukların geçtiği imtihanlarda gösterdiği sadakati değerli buldum.