Geçen haftanın ekonomi gündeminde üç haber dikkat çekiyordu:

1) TÜSİAD’ın açıkladığı rapor 2) Merkez Bankasının faiz indirimi 3) Şarkıcı Edis’in dijital parasının satışa çıkması ve saatler içinde tükenmesi.

İlk ikisi yeterince konuşuldu ve belli ki daha uzun süre gündemimizi meşgul etmeye devam edecek. Üçüncü konu ise daha haber olduğu gün unutuldu, hatta çoğu insan okumadı bile. Magazin müptelaları ekonomiden anlamadığı, ekonomi uzmanları da magazinle ilgilenmediği için sahipsiz kaldı bu aslında gayet ilgi çekici olan haber.

Fakat halkımız üzülmesin. Biz “Tezsiz Yüksek Lisans” köşemizde söylenemeyenleri söylemeyi, ömrümüzü yiyen gündem canavarının diş aralarında kalan maydanozlara dikkat çekmeyi boşuna şiar edinmedik. İşte bu hafta da “Edis Fan Token” konusunu irdeliyoruz.

Öncelikle, mevzuyu kaçıranlar veya aynı gün hafızasından silenler için yeniden hatırlatalım.

Edis

Bir kere “Edis kim?” diye soranlar var aranızda. Tabii siz değerli okurlar yalnızca akademi, siyaset ve edebiyat camiasını takip ettiğiniz için tanımamanız normal. Tanıtalım: Edis Görgülü. 30 yaşında Türk pop şarkıcısı. “Çok Çok” adlı parçasının klibi Youtube’da 213 milyon kez izlenmiş. “Yalan”, “Olmamış mı”, Gülşen’le düet yaptığı “Nirvana” gibi parçaları da izlenme rekorları kırmış. Ne yapsa olay olan bir müzisyen. Son olarak Edis’in Zeynep Bastık’la yaptığı dans da sosyal medyada çok konuşuldu, en azından buna denk gelmişsinizdir. Konu pek tabii ki Bastık’ın evli bir kadın olmasıydı. Zira bildiğiniz gibi Türk tipi başkanlık rejimi, vatandaşların hayatları üzerindeki tüm yetkileri tek bir kişiye devrettikleri fakat evli kadınların vücutlarıyla ne yapabileceğine dair söz haklarını saklı tuttukları bir yönetim biçimidir.

İşte meğer bu aynı Edis, para piyasalarında da kıvrak hareketler sergiliyormuş.

DHA’nın 13 Ekim tarihli haberi sayesinde öğreniyoruz ilkin: “Ünlü yıldız Edis ile kripto para borsası Icrypex’in hayata geçirdiği Edis Fan Token” ön satışa çıkmış. Söz konusu “token”, yani dijital para, 18 Ekim’de ön satışa sunulacak, 21 Ekim’de ise halka arz edilecekmiş. Tanıtım toplantısında konuşan Icrypex CEO’sunun söylediğine göre Edis’in şarkı sözleri, konser anıları, hatta attığı tweet’ler bile NFT (non-fungible token) haline getirilecekmiş (yani telifli olarak kayıt altına alınacakmış). Bu NFT’ler de ancak Edis Fan Token ile satın alınabilecekmiş.

Haberde yer almıyor ama dahası da var: Icrypex’in sitesinde yer alan bilgiye göre Edis Fan Token sahipleri Edis konserlerinin nerede düzenleneceği, hangi şarkıların söyleneceği gibi konularda karar mercii bile olabilecekmiş! Ve sonuçta, 18 Ekim’deki ön satışta Edis Fan Token’ın saatler içinde tükenmiş.

DHA’nın haberine geri dönelim. Zira bu haberde Edis’in konuyla ilgili kusursuzluk derecesinde sanatsal, gerçek olamayacak kadar didaktik, adeta bir romandan fırlamış yorumları da yer alıyor:

Hayatını gerçekçi yaşamaya çalıştığını söyleyen Edis, “Sevenlerimle, hayranlarımla böyle bir platform içinde bağ kurmak benim için çok önemli olacak. Çünkü o bağa çok önem veren bir sanatçıyım. Daha fazla hikâye paylaşmak, onlara her seferinde daha fazla kendimden bir parça vermeye çalışıyorum. Onların gözünde hayatımı daha gerçekliğiyle yaşamaya çalışıyorum. NFT aslında tam da böyle bir teknoloji […] o nedenle son derece memnunum” ifadelerini kullandı. (Koyu renkli vurgular bana, kötü Türkçe Edis’e ait – H.S.)

Mark Fisher’ın “Kapitalist Gerçekçilik” kitabının Türkçe yayıncısı olsaydım, yeni baskısına bu sözleri kelimesi kelimesine aktarmakta tereddüt etmezdim sanıyorum. Düşünün: Bir insan kendine ait karar verme haklarından bir kısmını satışa çıkarıyor, iradesini parça parça satıyor ve bunu “gerçekçi” kişiliğiyle açıklıyor. “Bağ kurmak”tan kastı da proleterlerin boynundaki zincirin premium versiyonu olsa gerek. Pırlanta süslemeli, pek tabii ki çok daha uzun, yine de neticede bir zincir.

Böyle gündemler bana hep Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi romanında anlatıcı Ömer karakterinin yaptığı o naif içsel sorgulamayı hatırlatır. 12 Mart sonrasında solun haletiruhiyesini anlatır roman: “Ölmeyeceksek içelim bari!” Ömer de 12 Mart sonrası yıkıma uğramış solcu bir aydındır. Romanın bir yerinde Ömer, kendisine bir araba satın aldığı için maruz kaldığı eleştirilerle hesaplaşır. “Tamam aldım ama…” diye düşünür mealen, “ben o arabayı devrim için kullanacaktım.”

Böyleymiş neoliberalizm öncesi dönem, insan mülk sahibi olmaktan utanırmış. Sadece solcular değil üstelik, hemen hemen herkes. Hatta Rıfat N. Bali’den öğreniyoruz ki, iş insanları bile. “Tarz-ı Hayattan Lifestyle’a” eserinde bunu anlatıyor Bali: İş insanlarının 1980 öncesinde kamuoyunun önüne çıkmaktan ne kadar çekindiklerini, fakat Özal’dan sonra işlerin nasıl da tersine dönüp aynı kişilerin bir anda hayatımızın merkezine yerleştiklerini, hatta “kanaat önderi”, “bilge insan” olarak halka akıl verir, öncülük yapar hâle geldiklerini.

Elbette Edis solcu bir aydın değil. Bir kere zaten aydın değil. Solcu olduğunu da sanmıyorum. Sonuçta “Hadi bi dudak bi yanak yolla / Kurumuş yüreğim nemalansındiyerek sevgiliyle kuracağı tensel ilişkiye faiz getirisi muamelesi yaptığı şarkı sözleri var. Söz konusu “Dudak” şarkısının klibini İstanbul’un tabutuna son çiviyi çakan üçüncü köprü üzerinde çekmiş olmasına hiç girmiyorum bile. Dudak ve yanak beklenen sevgili, eğer müteahhit değilse, YAVUZ SULTAN SELİM köprüsü üzerinden yapılan bir çağrıyla ne kadar tahrik olabilir? Onu da okurun takdirine bırakıyorum.

Yine de insan, sol ahlakın sağcılar için dahi belirleyici olduğu o eski güzel günleri düşünmeden edemiyor. Orhan Gencebay’ın gecekondu direnişini anlatan filmlerde oynadığı, İbrahim Tatlıses’in Yılmaz Güney uyarlamalarında boy gösterdiği dönemleri. Edis de aynı dönemde yaşasaydı, ya da daha güzeli, bugünler o günlere benzeseydi, galiba bütün sağcılığına ve bütün popçuluğuna rağmen yine de kendini bu kadar kolay satışa çıkarmazdı. Çıkarsa da bunu “gerçekçilik”le açıklamazdı, orası kesin.

Peki bu kapitalist gerçekçilik içinde ne yapmalı? İnsan eyleminin sınırlarını sol bir ahlakın belirlemediği bir dönemde ne yapılabilir? Şeytan diyor ki bas varını yoğunu Edis Token’a, Edis’in mülkiyetini ele geçir. Sonra şarkı sözlerini gönlünce değiştir: “Hadi bi çekiç bi orak yolla…”

Hakan Sipahioğlu