Son günlerde Türk dizi yapımlarıyla arası bozuk olanlar için Netflix’den sevecen bir el uzandı: Kulüp. İlk bölümü 5 Kasım 2021 tarihinde yayımlanan; Seren Yüce ve Zeynep Günay Tan ikilisinin yönetmenliğini yaptığı; Aysin Akbulut, Rana Denizer ve Necati Şahin üçlüsünün senaryosunu kaleme aldığı dizi konusu, atmosferi ve oyunculuk performansları ile bu küslüğü bitirecek düzeyde. Zira ağalı paşalı, raconlu dövüşlü, zenginli fakirli, seviyesiz ilişkili birbirine benzer dizilerden sonra pek çok kişiye ilaç gibi geldi, beğeni kazandı Kulüp.

Dizi, 1950’li yılların İstanbul Galata ve Beyoğlu’sunun fon olarak yer aldığı bununla birlikte dönemin sosyal ve eğlence/gece hayatının gözler önüne serildiği dokunaklı bir hikâyeye sahip. Ama asıl farklılığı yaratan belki de ilk kez Sefaradların bir yapımda böyle ayrıntılı olarak görünür olması. Matilda ve Raşel’in hikâyeleri etrafında Sefaradların yaşantılarını, adetlerini, dini ritüellerini, müziklerini, dillerini (Ladino), yaşadıkları mezalimi izliyoruz. Sanatsal yapımlar elbette tarih ve toplumlar adına eğitici, bilgilendirici amaçlar taşımıyor. Yine de Kulüp dizisindeki bu karakterlerin farkındalık adına yerinde ve ne yazık ki geç kalmış bir seçim olduğunu söylemek gerekir.

Kulüp dizisi ve beraberinde Sefaradlar üzerine pek çok şey söylenebilir. Bunu alanın eleştirmenlerine bırakarak yazıya konu olan Yasmin Levy’den bahsetmek isterim. Bilindiği gibi beyaz perde yapımlarının müzikal seçimleri ne kadar yerinde olursa izleri o kadar kalıcı ve güçlü oluyor. Dizide de Selim Songür karakterinin İstanbul gece hayatında dönüşüm yaratacak şarkılarının yanı sıra Ladino müzikleri ilgi çekiyor. Özellikle ikinci bölümün ortalarında duyduğumuz Adio Kerida (Hoşça kal Sevgilim) adlı şarkı, Yasmin Levy’nin Mano Suave albümünde öne çıkan Sefarad şarkılarından biri.

Peki, kimdir bu Yasmin Levy? Pek çok kişi onu Türkiye ziyaretlerinden birinde, bana göre talihsiz bir şekilde İbo Show’a katılıp Firuze’yi söyleyen esmer kadın olarak anımsar. Oysa Yasmin, geniş müzik perspektifi ve yeteneğiyle, yaptığı onlarca albüm, düet, turne ve konserle kendini ispatlamış bir dünya sanatçısı. Onun müziğinde Latin ve Sefarad müziğinden Endülüs Flamenko’suna, Türk ezgilerinden Arap etkilerine pek çok motife rastlarsınız. Şarkılarını farklı dillerde, farklı enstrüman ve tekniklerle söylemekten çekinmez. Bunlar, onun duygulu ve özgün sesinin yanı sıra müziğini zenginleştiren, kitlelere ulaştıran unsurlar olmuştur.

Yasmin Levy

1919’da Manisa’da doğmuş Sefarad bir babanın kızıdır Yasmin. Baba Yitzhak Levy, bir müzisyen, besteci aynı zamanda da koro şefidir. İsrail devleti kurulduktan sonra Türkiye’den ayrılır, İsrail Ulusal Radyosu’nun Ladino Departmanının başına geçer ve yaşamını Sefarad Yahudilerinin müziklerini derlemeye ve korumaya adar. Kudüs doğumlu Yasmin babasını, onu henüz tanıma şansı bulamadan, iki yaşındayken kaybeder. Ama ondan kalan bu müzikal miras ve repertuvar geleceğini şekillendirir. Altı yaşındayken piyano çalmaya başlar, eğitimini uzun yıllar sürdürür. İlk kez dinleyici önünde şarkı söylemesi ise yirmi bir yaşındayken annesinin konserinde olur. Sesi ile dinleyicileri büyüleyen Yasmin bundan sonra yerel konserler vermeye başlayacaktır. 2002 yılı ise onun için bir dönüm noktasıdır. Womex organizasyonunda yaşadığı ilk uluslararası deneyim, bundan sonraki kariyerini şekillendirecektir.

2004 yılında piyasaya çıkan Ladino müziği odaklı ilk albümü “Romance & Yasmin”de, babası Yitzhak Levy’nin çalışmalarının ve Türk müziğinin etkileri göze çarpar. 2009 yılına kadar çıkardığı üç albümden sonra yaptığı Sentir albümünde ise çok duygusal bir çalışma vardır. Yasmin hiç görmediği babasının şarkısını seslendirir. Onun sesi ile kendininkini birleştirir ve “Una Pastora” adlı şarkı baba kızın duygusal bir düeti olarak kayda geçer. (Bu şarkıyı karnında bebeği ile çıktığı bir konserinde canlı dinleme şansına sahip olmuştum. Onunla birlikte tüm salonun gözyaşları şarkıyı daha da ölümsüz kılmıştı.) Yasmin Levy, Natacha Atlas, Buika gibi pek çok ünlü şarkıcıyla düet yaparak pek çok kültüre müzik aracılığıyla eşlik ediyor, albümleri ve konserleriyle üretmeye devam ediyor. Son olarak geçtiğimiz aylarda çıkardığı “No Estoy Enamorada” adlı single albümü ile sevenlerini mutlu etmeyi başardı.

Yasmin Levy, ruhunu sanatına aktarmayı başarabilmiş seslerden biri. İnsanın kalbine dokunan güçlü sesi, yeni şarkılar üreten yeteneği, uzun yıllar piyasada var olmasını sağlayacak vizyonu ve elini hiç bırakmadığı güçlü bir mirası var. Ladino dili ve müziği, Sefarad Yahudileri’nin kaybetmemeye çalıştığı ama istedikleri özeni ve korumayı bulamadıkları bir hazine. Yasmin Levy de babasının izinde bu hazineyi korumaya çalışıyor.

Ne yazık ki dünyada kaybolmaya yüz tutmuş onlarca dil ve kültür var. Kalplere ulaşmamış şarkılar, kulaklarda yer etmemiş hikâyeler, masallar var. Ve pek çoğu Yasmin gibi bir koruyucu meleğe sahip değil. Bu bağlamda kaliteli bir yapımı özleyen pek çok kişiyle birlikte Türkiye’de yaşayan Sefaradların gönlünde yer etmeye ve adından uzun zaman bahsettirmeye aday olan Kulüp dizisi, bundan sonraki yapımlara ön ayak olacak nitelikte.

Hande Çiğdemoğlu