Saçaklardan dökülür çatılarda
yosunlanan zaman.
Küflü taş duvar aralarına ağ örer.
Sağırdır taşrada, yılanı derisinden bıktırır.
İncecik bir toz olur örter günün her anını.

Kilitli kapıların üzerine kapandığı,
her vakit örtülü perdeleri
Aldığı her solukla daralan odalarda hep
“Dünde” yaşar kör biri.
İçinde uluyan kurdu susturur her gün.
Geceler çığlıktır.
Dar sokak aralarında çekip
gidememenin nal sesleri çınlar.

Kuyuların taş duvarlarından acıların kirli suları sızar.
Örttüler aynaları korumak için
kadim zamanın tozundan.
Kırlangıç gagasının arasındaki
saman parçası gibi düşer düne gün.
Taşı oymak damlanın derdi.

Damlardan kiremitleri alır da karayel çarpar yerlere.
Kargalara yuva olur isli bacalar.
Taş duvarlar birer birer yıkılır yol üstüne.
Gölgeler kalır enkaz altında.
Cam kırıklarında yalınayak yürür çocuklar.

İçleri paramparça, gözleri sis yaşlı kadınlar.
Dikmeye uğraşır habire çürümüş
yatak örtülerini, lekeli çarşafları.
Gün doğar, isli bir cam ardından sızar ışık.
İğne olur ok olur batar kanatır göz kapaklarını.

Topuğu ters bir ayakla eşikten
adım atar kaçacağı günler.
İner deniz kıyısına.
Mor çakıl taşlarını cebine, martı çığlıklarını.
Dalgaların uğultusunu içine doldurur.
Bir yürümesi kalır derinlere derinlere.

Mehmet Sürücü

Fotoğraf: Mehmet Sürücü