Orhan Duru’nun “Son Saat” gazetesinde (14 Mayıs 1953) yayımlanan “Rüzgârda sigara iğri yanar!” adlı öyküsünü bize ileten değerli Kaya Tanış’a teşekkür ederiz.

Rüzgârda sigara iğri yanar!

Mart ayının yirmi ikisidir.

Saim’e durakta rastladım. Yorgundu, alabildiğine çöküktü, aynı zamanda. Beni görür görmez ellerine hayat geldi, gözleri ateş gibi, alnı karışık. Ben ona bir kurtuluş müjdesi mi verecektim? Yooo! Ama açlıktan kokan nefesini yüzümde hissettim. Burnumun dibinde yüzüme baktı. Ona baktım ben de. Ellerimiz kavuştu.

– Merhaba.

– Merhaba Saim…

Konuşacaklarımız muhakkak epeydi, Saim düşüncelerini karıştırır gibi toprağı karıştırdı. Gözleri ayaklarının üzerindeydi.

Ben otobüs bekliyordum, o da beni. Birden konuştu:

– Küfret bana be, dedi. Küfret anama, avradıma, sülâleme küfret. Bu arka arkaya çıkan kuvvetli üç “küfret” kelimesi, asfalt meydanı aştı, zira meydanda kimseler yok. Karşıki pastahanede çalan radyonun sesine karıştı.

Neler olacak diye düşündüm.

Ben adam olmam, sen benim arkadaşımsın ya, bana yardım etme. Ben adam olmam. Gene beş param yok; üç gündür açım belki. Sen şimdi “bu baş belâsı nereden çıktı diyorsun içinden. Senden para istemiyorum. Ben adam olmam be. Bana para vermeğe kalkma, ben adam olmam. Para vermen işe yaramaz. Bu rahvan giden eşeği çüşlemeğe benzer.

Yüzüm fena halde buruştu; hissediyorum.

– Hayır, dedim. Katiyen böyle bir şey düşünmedim. Halbuki basbayağı düşünmüştüm işte.

– Ben adam olmam.

Meydan sessizlik içinde. Çıt yok. Durakta yalnızız.

– Ben adam olmam.

– Yahu Saim, ne oluyorsun Allahaşkına? Adam olmayacağına bu kadar emin misin?

– Evet, dedi ama, o da kendi kendisinden emin değildi.

Hangimiz eminiz?

Otobüs hışırdayarak meydana girdi. Döndü ve durağa yanaştı.

Tıklım tıklım dolu içerisi. Koca meydana canlılık getirdi sanki… Bunu Saimin yüzünden anladım. Otobüse girdik. Saimin, üstüne çekidüzen verdiğini gördüm. Yanakları kırmızılaştı kâfirin. Ne yaptı biliyor musunuz otobüste? Bana dün akşam yediği piliçlerden bahsetti. Halbuki bal gibi açtı. Vallahi billâhi piliçlerden bahsetti be. Kadınların yanında zenginin birisiymiş gibi konuştu. Piliçlerden bahsetti bana.

Hepimiz zaman ve mekân meraklısıyız. İnsanız işte o kadar. Bir tezatlar dünyasında sanıyoruz kendimizi.

Hepimizin içinde iki şeytan var. Şu anda bunu söylüyorum ya, biraz sonra batırıp çıkarabilirim bu fikri. Hele bir kafama esmesin. Ben de insan değil miyim?

Mart ayının yirmi ikisidir.

Bir yolda yürürsünüz. Ağaçlık bir yok. Rüzgâr eser. Ağaçlar kımıldar. Bir adımda düşündüğünüzü bir adımda yalanlarsınız. Bir sigara çıkarıp yakarsınız. Sigaranızın iğri yanacağını bilirsiniz.

Bir adımda düşündüğünüzü bir adımda yalanladığınız halde, sigaranın rüzgârlı havada daima iğri yanacağını bilirsiniz. İşte bu…

Orhan Duru