1851 yılındayız. Dört kitaplı Amerikalı yazar Herman Melville önce Londra’da, hemen arkasından New York’da beşinci kitabını okura uzatır. Sabah afyonu patlayıp da kendini sokaklara salanlar kitapçı vitrinlerinde kitapla göz göze gelirler: Moby Dick vitrinde oturmuş okurunu beklemektedir. Ama bu bekleyiş çok uzun sürecektir. Kitap, o dönem yazarı için hayal kırıklığı olan yalnız bir kitap olarak kalır. Kitabın üzerindeki tozu silkip atabilmesi için takvimlerin 20. yüzyılı göstermesi gerekmektedir. Ondan sonra yaşananlar her kitabın hayalidir: Raflardan kaybolup tekrar tekrar basılması, üzerine yazılanlar, sinema uyarlamaları…
Kitaba yüzeyden bakanlar balina ile Kaptan Ahab’ın mücadelesini izlerler ama derine dalmayı göze alanlar için bambaşka bir hikâye söz konusudur. Nathaniel Hourthorn, kitabın cilalanması konusunda fikir verir arkadaşına. Bu çabanın karşılığını da alır, Melville kitabı kendisine ithaf eder. İkisi, “Amerikan Rönesansı” adı verilen edebi adımda da kolkola yürürler.
Konumuz deniz, denizcilik olduğuna göre bir seyir defteri açalım ortalık yere. Ama bu defter alışıldığı gibi kaptanın (Kaptan Ahab) defteri değil de balinanın defteri olsun. Değil mi ki kitabın başrolünde Moby Dick var, değil mi ki dünyanın dört bir yanında kitap onun adıyla anılır ve hatırlanır…
Başlayalım.
Önce edebiyatımızdan iki şairimize söz verelim. Gülten Akın “Balina” şiiri ile, Barış Pirhasan “Moby Dick” şiiri ile başrol oyuncusuna bizim denizlerden bir selam yollarlar.

“Moby Dick” kitabı Jack London’ın da radarına takılır. Bunu nereden mi biliyoruz? Tabii ki deneme ustası Salâh Birsel’den. Salâh Bey, “Paf ve Puf”[1] adlı kitabında, London’ın 17 yaşında denize açılırken yanıbaşında “Moby Dick” kitabının olduğunu fısıldar bize.
Yıl 1975, Tomris Uyar yazı masasında günü defterine döküyor. Gelin yaklaşalım yanına, omzunun üstünden yazdıklarını okuyalım: Uyar, o sıralar Amerikalı yazar Peter Benchley’in “Jaws” kitabını okuyordur. Günlüğünün 18 Eylül tarihli sayfasına şöyle bir not düşer:
“Moby’e mi benziyor biraz? Belki. Ama Melville, yalnız Kaptan Ahab’ın karşısında eşitsizlik tanır Balık’a. Oysa Bencley’in Balık’ı, çevresini kuşatan insanlardan daha zeki, kat kat üstün…”[2]
Şimdi Londra’dayız. Yıl 2015, 9. Londra Edebiyat Festivalindeyiz. Katılanlar nefeslerini tutmuş dinliyorlar: Kitap, dört gün boyunca 10’ar dakikalık süreyle sesli okunuyor.
Balina günlük hayatta da boy gösterir. Kısa bir araştırma ile ortaya saçılanlar. Bir bizden, bir onlardan: Santa Barbara’da Moby Dick Restoran.
Biz aşağı kalır mıyız: Bandırma’da Moby Dick Balık Restoran. Tanıtımlarında 1952 yılından bu yana iskelenin yanı başında yolculuklarına devam ettiklerini belirtiyorlar.
Yeme içme faslından sonra sıra geldi konaklamaya. Buyrun. Tercih sizin: Alaska’da Moby Dick Hostel, Avustralya’da Moby Dick Resort Hotel.
Yayın dünyasında ise manzara şöyle: Çizgi romanlar da dahil olmak üzere farklı dillerde farklı kapaklarla basılıp okuyucusuyla buluşmayı sürdüren bir kitaptır Moby Dick. İlk basıldığından bu yana geçen 171 yılda Balina farklı denizlerde yüzmeye, kaptan Ahab’la karşılaşmaya devam eder. Balinanın ortalama ömrünün elli yıl olduğundan hareketle gündemde olma süresinin üç balinanın ömrünü aştığını söyleyebilir miyiz?

Beyazperdeye geçelim buradan: Kaynaklardaki ilk film 1926 tarihli bir sessiz film: The Sea Beast. Milliard Webb’in yönettiği filmde John Barrymore başrolde. 1930’da ikinci film boy gösterir: Moby Dick. Yönetmen değişmiştir ama başrol oyuncusu ilk filmdeki John Barrymore’dur. 1956’nın Kaptan Ahab’ı Gregory Peck olur. Filmi John Huston yönetir. Bu filmin müzikleri de bir albümde toplanır. 1978’de Balina bir kez daha beyaz perdede görünür. Paul Stanley yönetir bu kez, Jack Aranson kaptan köşkündedir.
Siz sormadan ben söyleyeyim, kısa filmciler de Balinanın çekimine kapılmadan duramaz: 2004 tarihli bir kısa filmle Philippe Ramos da gemiyi hazırlayıp Fransa’dan sefere katılır. Ama bu sefer yönetmen Balinaya değil Kaptana selamı çakar. Film, kaptanın adını taşır: Capitaine Achab. 2010’da ve 2015’te birer film daha çekilir. 2010’daki Balinanın ismi kullanılırken, 2015’teki ise In the Heart of the Sea (Denizin Ortasında) ismiyle boy gösterir.
2010’daki filmde teknoloji de işin işine katılır. Tekne modern, teknolojik bir teknedir. Sefere bir deniz biyoloğu kadın araştırmacı da dahil olur.
2015’te bizim denizlerden bir “Beyaz Balina” gelir. İki çocuğun hikâyesidir söz konusu olan. A. Uygur Öztürk’ün yönettiği filmde “Moby Dick” çocukların okuduğu bir kitap olarak yer bulur filmde.
Hep beyazperde mi, televizyon çağındaysak oradan haber yok mu? İki televizyon dizisi görüyoruz o cephede, 1998 ve 2011 tarihli.
Liste uzun görünebilir ama amaç hasıl olmuştur. Amaç: Balinanın görsel dünyada ilgi çekici bir kahraman haline geldiğinin ispatıdır.
Balinaya bu kadar yer vermemiz yetmez mi? Şimdi sıra geldi yazarın yaratıcılığını aktardığı iki isme… Biri edebiyatla diğeri müzikle ilgili iki torununu not ediyorum buraya: 1976 doğumlu, Tigers in Red Weather ve Villa America adlı iki romanın yazarı Liza Klaussman ve 1965 doğumlu müzisyen Richard Melville Hall. Hall, “Moby” adıyla da tanınıyor.
Bir kitap düşünün ki ilk basımının üzerinden 171 yıl geçmiş. 19. yüzyılda sefere çıkan kitap farklı denizlerde görünmeye devam ediyor. İçinde bulunduğumuz yüzyıla da okuyucusunu hiç kaybetmeden giren kitabın bu uzun süreli hayatı bize, farklı kuşaklardan farklı yaşlardan okurların kütüphanesinde hâlâ bir yeri olduğunu söylüyor. Bir kitabın başına bundan daha güzel ne gelebilir?
Seyir Defterinin son sayfasını da çevirip kapatıyoruz artık. Şimdi kalkın kütüphanenize gidin Moby Dick kitabını alıp rahat bir koltuğa oturup bir kez daha okuyun. Çünkü defalarca okuyabileceğiniz ve her okumada farklı bir yolculuk vaat eden bir kitapla karşı karşıyasınız.
Seyir Defteri tamamlandı, bu yazının yolculuğu da…
Ama işte şu cümle, farklı dillere çevrilen kitabın şu son cümlesi dünyayı dolaşmayı sürdürecek: Tayfa Ishmael kendisini denizden kurtaran denizcilere “Ama niye yalnız ben… neden yalnız ben?” diye sorar.
Cevap şöyledir: “Çünkü hikâyeyi bize anlatmak için bir kişi gerekliydi, sen ne sandın.”[3]
İşte 171 yıldır Ishmael bu gerekçeyle, adını andığımız kitap yoluyla dünyayı dolaşıyor ve anlatıyor, anlatıyor…
Melih Elhan
[1] Salâh Birsel, Paf ve Puf, Ada Yayınları, 1982.
[2] Tomris Uyar, Gündökümü 75, Koza Yayınları, 1976.
[3] Olivier Jouvray, Moby Dick – Herman Melville’in romanından özgün uyarlama, Çeviren: Korkut Erdur, YKY, 2022.