okuduğum kitabın rüyasına yatıp bir roman kahramanı olarak uyandığımı anlatır

İzlanda’da Reykjavik’te bir kafede, bir kafenin köşesinde gizlice buluşan Patti Smith ve Bobby Fischer’i seyrediyorum. Bobby Fischer ünlü satranç oyuncusu, dünyanın yirminci yüzyılda yetiştirdiği en büyük en önemli oyuncularından biri. Patti Smith şarkıcı, şair, yazar, ressam belki biraz da. Nasıl buluşuyorlar, neden buluşuyorlar, bilmiyorum. Uzaktan onları seyrediyorum. Konuştukları şeyleri dinlemeye çalışıyorum. Vergilerden söz ediyorlar, savaşlardan, tanklardan, futboldan söz ediyorlar, Amerikan futbolu olduğunu tahmin ediyorum. Bir taraftan da oyunların (maçların?) insanlık için iyi olmadığını söylüyorlar. Anlaşıyorlar o konuda. Daha sonra Bobby Fischer Amerika’daki sorunların büyük bir çoğunluğunun göçmenlerden kaynaklandığını söylüyor. Patti Smith katılmıyor buna. Katılmıyorum, diyor. Bobby Fischer “Gene Autry’i tanır mısın?” diyor. “Gene Autry şarkıları söylesene?” Patti Smith “Aslan Gene Autry” şarkısını söylüyor (Amerikan kovboyları aslan Gin Otri!) Sonra kovboy filmlerinden söz ediyorlar. Camel sigaralarından, John Wayne’den. Ben kahve içmeye çalışıyorum. Kahve içip geceleri neden uyuyamadığımı düşünmeye çalışıyorum. Önümdeki deftere “patti smith ile bobby fischer konuşuyor” yazıyorum. Kahveye bakıyorum, kahvede yüzümü görüyorum. Kahve falı baksam, diyorum, onlara şimdi. Masalarına doğru seyrederken “may I have a cigarette?” diyorum, ya da hayır ateş isteyeyim. “May I use your lighter?” Bobby Fischer yüzüme bile bakmıyor. Patti Smith beni İzlandalı sanıyor. Kibritini uzatıyor. “Do you have another cigarette?” diyorum, bir tane de sigara alıyorum. Sonra elimi çolak gibi yapıp “yakar mısın sigaramı?” diyorum. Patti Smith sigaramı yakıyor. Bir daha bana bakmadan Bobby Fischer’e dönüyor. Konuşmaya Fransızca devam ediyorlar. Konuştukları konu Aziz Francis’in hayvanları, özellikle kızıl kurtları nasıl eğittiği, nasıl evcilleştirdiği hakkındaydı. Bobby Fischer kurtların evcilleştirilemeyeceğini söylüyordu. Patti Smith ezberlediği cümleleri gözlerini kapatıp kelime kelime Bobby Fischer’e aktarıyor, kurtların, kızıl kurtların Aziz Francis tarafından eğitildiğini iddia ediyordu. Yıllar sonra Patti Smith’i yakından tanıyan birini tanıdım. Beni Patti Smith’le tanıştırdı. Çok görkemli bir insan. Café Ido’da buluştuk. Onun köşesine gittik. Birer sade kahve söyleyip bir tabak zeytinyağı ve kara ekmek istedik. Kara ekmek kızartılmamıştı ama tazeydi. Ben öyle kalmasını istedim. Patti Smith ekmeğini geri gönderdi. Kızarttırdı. Patti Smith’e yıllar önce onları İzlanda’da bir kafede Bobby Fischer’le konuşurken uzaktan nasıl izlediğimi, bu izlemenin notlarını nasıl aldığımı anlattım. Patti Smith İzlanda’yı hatırladı. Patti Smith kahveyi hatırladı. Patti Smith biriyle orda oturduğunu, vergilerden, Saint Francis’ten, Gene Autry’den konuştuklarını, şarkılar söylediklerini hatırladı ama o kişinin Bobby Fischer olduğunu bilmiyordu. Yani o kişiyle o gün, orda, o kafede tanıştıklarını söyledi. Yıllar sonra bir gün Bobby Fischer’i yakından tanıyan birini tanıdım. Beni Bobby Fischer’le tanıştırdı. Her zaman gittiği küçük lokantaya gittik. Arka tarafta bir masaya oturduk, bir kase yoğurt, mercimek çorbası ve yufka söyledik. Yemekler geldi. Mercimek çorbasına kırmızı biber, zeytinyağı gezdirilmemişti. Bobby Fischer çorbayı geri gönderdi. Onun yerine çoban salata istedi. Bobby Fischer’e yıllar önce onu Patti Smith’le konuşurken İzlanda’daki o kafede nasıl izlediğimi, onlar hakkında nasıl notlar aldığımı anlattım. Bobby Fischer, İzlanda’da olduğunu hatırlıyordu. İzlanda’da uzun süre kalmıştı, hatta Amerika’dan kaçmak için, Amerikalılardan kaçmak için, yerin dibine batasıca bu ülkeden, bu çükkafalı insanlardan uzak kalmak için… elbette hatırlıyordu İzlanda’daki o kafeyi, her zaman nasıl o köşeye gittiğini, evet, bir gün bir sabah, bir kadınla buluştuğunu, bir kadınla oturup vergilerden, St. Francis’ten kızıl kurtlardan söz ettiğini ve Gene Autry şarkıları söylediğini hatırlıyordu. Gene Autry’yi ben çok severim ve başkasının onu o kadar sevebileceğini bilmiyordum, dedi. Bobby Fischer, Patti Smith’in kim olduğunu bilmiyordu. “Genç adam, söyledikleriniz beni şaşırtıyor,” dedi, “tabii ki hatırlıyorum, nasıl unuturum Gene Autry’yi ve şarkılarını bilen bir kadını. Patti Smith’in kim olduğunu bilmiyorum ama… I remember someone, salak herifin biri, gelip sigara, kibrit, çakmak dilendi. Kahve ısmarladık siktir olup gitti…”

1. Okuduğum kitapların rüyasını görürüm, evet.

2. Uykusuzluk çektiğim de doğrudur ama gecenin 3:00’ünde uyanıp gördüğüm rüyayı sıcağı sıcağına hâlâ rüyadaymış gibi kaydedişim ilk kez bu gece.

3. Bir ses kaydı bu aslında. Yazmadım. Yukardaki metnin tümü yaklaşık 8 dakikada, bir kalkışta (bir oturuşta) kaydedildi (1.3.16). Gkcnr Clb için oturup daktiloya çektim bir sene sonra. Çiviyazısıyla tablete yazdım diyebilseydim keşke.

4. Patti Smith ikinci konuşmamızdan sonra “şimdi eve gidip kitaba Bobby Fischer’i eklemem gerek” demişti, şimdi hatırladım.

5. Patti Smith Continental Drift Club meteoroloji klubü toplantısı için ordaydı. Bobby Fischer öyle biri olduğu için. Onca senedir hiç kimse bana İzlanda’da ne işin vardı diye sormadı.

6. Francesca bir gece “Patti Smith’le seni tanıştıran benim” diye rüyama girdi.

7. Kafe değil, otel. Otelin lokantasıydı.

8. Badigardları var ikisinin de. Benim orada olmama, onları izlememe, sigara-ateş istememe nasıl izin verdiler? Hatırlamıyorum.

9. Gene Autry değilmiş, Buddy Holly imiş.

10. Ertesi gün ne oluyor? Nereye gidiyor herkes? Bunun rüyasını gören ve benim kim olduğumu bilmeyen Patti Smith ve ikimizi de bilmeyen Bobby Fischer. Üçümüzün kahve içtiği ve birbirimizden haberimizin olmadığı Hotel Borg. Orda kalın perdeler açılınca yemek masalarının üzerine boşanan günışığı gerçekleri bir rüya tutulmasıyla gölgeliyordu. Bu rüya değildi.

11. Bu Rüya Değil: Bir Rüyada Başıma Gelen En Önemli Şey.

12. Tanışmadıkları halde sırf etrafa çalım satmak için bazı ünlüleri kitaplarına sokan yazarlar tanıdım. Bobby Fischer, mesela, Patti Smith’in kitabına girdiğini bilmiyor.

13. Bobby Fischer arşivindeki günlüklerde (1/4/1984) Patti Smith’le buluşmayı kendi istediğini, Patti Smith’in otel odasına badigardını gönderip daveti ilettiğini, “muhtelif likörler” içip sabaha kadar şarkılar söylediklerini yazmış. Sabaha doğru bir İrlandalı (beni İrlandalı sandığını yazmış ama konuşmamızda “İzlandalı” demişti. Yazım yanlışı ya da bir satranç ustasının küçük dikkatsizliği de olabilir elbette “İrlanda-İzlanda, Ireland-Iceland”) gelip sigara istemiş, kahve dilenmiş.

14. Patti Smith “M Train” kitabına çirkef ama saygıdeğer bir kişilik koymak için İzlanda gibi tarafsız ve sakin bir ülkeyi arka plan olarak seçmiş. Satranç, Bobby Fischer, Hotel Borg, Continental Drift Club, vb. böyle ortaya çıkmış sanki.

15. M Treni’nin bir yerinde ben de varım. İrlandalı-İzlandalı değil, ben ben olarak varım. Patti Smith bunun henüz farkında değil sanıyorum.

İlhan Durusel