Fransız yazar Marcel Proust, 13 yaşındayken bir hatıra defteri alıp içindeki İngilizce soruları cevaplayarak arkadaşı Antoinette Faure’a doğum günü armağanı olarak verir. Benzer bir anketi, 20 yaşındayken de cevaplar. Bu iki anket Proust öldükten birkaç yıl sonra yayımlanır, soruların çoğu zaten aynı olduğundan literatüre “Proust Anketi” olarak geçer.

Sizi en çok üzecek olay.
Hareket etmesini arzu ettiğim durum, nesne ve canlıların kıpırdamaması.
Nerede yaşamak isterdiniz?
Dost, tanıdık, tanımadık suçsuz insanların özgürlüğünden mahrum edilmediği bir burada.
Yaşayabileceğiniz en mutlu an.
Suçsuz olduğunu bildiklerimin özgürlüğe kavuşması. Öncelikle bir şairi anayım: İlhan Çomak.
Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?
Kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçilmesini.
En sevdiğiniz erkek karakter.
Çehov öykülerinde hemen hepsi: Yakışıklısı, varsılı, çapkını, bürokratı, savcısı dahi mutlaka biraz gülünç, biraz ratedir. Ne kahraman, ne anti kahraman (ki onlar da birer kahraman sonuçta). Maçizme karşı bir erkeğin yazdığı edebiyatta en çağdaş darbe bana kalırsa Çehov’dan gelir. Muazzam tazelik.
En sevdiğiniz kadın karakter.
Colette’in tüm kadın karakterleri (emeğiyle geçinen, lokantaya tek başına yemeğe giden, borçla yaşayan, borsa haberlerini takip eden ve… intihar etmeyi erkeklere bırakan). En başta da Caniko’nun Léa’sı. Hem gençliğine hem yaşlılığına bayılırım.
Tarihteki favori kahramanlarınız.
Tarihe geçmeye can atan rütbelilerle, yöneticilerle mutfaklarda, çarşı pazarda bolca dalgasını geçenler. Her coğrafyada. Tarihçiler, antropologlar yeni yeni onlarla ilgilenmeye başladı. Öncüler bu alanda da gene edebiyatçılar.
Gerçek hayatta favori kadın kahramanınız.
Colette’i, gerçek hayatta da favorim sayabilirim. Dayatılanlara başkaldırısı pagan bir doğallıkla gerçekleştiği için belki. Kahramanlık yaptığını hiç aklına getirmeden.
En sevdiğiniz ressam.
Eşi benzeri bir çalışmayı görmeden mağarasının iç duvarına ilk kez bir hayvan deseni konduran sanatçı. Hangi cinsiyettendi, bilmiyoruz. Bende uyandırdığı, sevginin de ötesinde. Sitemdeki Van Gogh yazısında birkaç sevdiğim sanatçıya daha rastlamak mümkün.
En sevdiğiniz müzisyen.
Spotify çağında yelpazem geniş. Mozart’tan Madonna’ya (mesela geçen hafta doğum günüydü) diyelim. Pino Daniele’den Aynur Doğan’a. Dmitri Hvorostovsky’den George Dalaras’a.
Bir erkekte en beğendiğiniz özellik.
Otokontrolünü yitirmemesi. Twitterda dahi katlanamam.
Bir kadında en beğendiğiniz özellik.
Değişime açıklık. Mizah. Spontanelikten uzak kadınlarla dostluk kuramam.
En sevdiğiniz erdem.
Açıksözlülük ve kendisiyle dalga geçebilme hasleti.
Yapmaktan en mutlu olduğunuz iş.
Kedoşlara yemek servisi. Onurlu bulduğum kölelik türü. Köpeklere de elbette, ama orası yas alanım.
Kimin yerinde olmak isterdiniz?
Avlayamayacakları bir Moby Dick’in.
Arkadaşlarınızda hangi özellikler olmasını istersiniz?
İyi gülmelerini, iyi içmelerini. Çok da hain olmamalarını. Yeter o kadarı.
Kendinizde gördüğünüz en temel eksiklik.
Aşil topuğumuzu da düşmanlarımız keşfetsin artık, bir zahmet.
En sevdiğiniz renk.
Gökkuşağı.
En sevdiğiniz çiçek.
Çiçeklerde esas olan onların sizi sevmesi. Bu yıl beni en çok kaktüs çiçekleri sevdi. Şu an dahi gene açmaya hazırlanan iki çiçeğim var.
En sevdiğiniz kuş.
Yuva kurup yumurtlamak için yatak odamdaki kitaplığı seçen bir kumru vardı. 1,5-2 aylığına odayı onlara (o ve partneri) terk ettim. Canım köpeğim Denyo odaya hiç girmedi, ben gün içinde ara ara, müdahale etmeden takibe. İki yumurtadan çıkan yavruların ikisi de yaşadı ve tek gün arayla (biri daha tereddütlü, pencerenin kenarında uzunca düşündü) dünyaya odamdan açıldılar. Ana baba daha önce uçup gitmişti, çocuklar artık kaderlerini kendileri tayin etmeyi öğrensin diye. Nasıl mükemmel ebeveynlik! Bir süre, sokakta rastladığım ya da gözünü gözüme diken her kumruya “yavrulardan biri mi bu yoksa?” duygusuyla baktım.
En sevdiğiniz yazar.
En sevdiğim onlarcanın üstünde ara ara kendimi şımartmak için döndüğüm: Fitzgerald, Çehov, Colette, Esendal, Tanizaki. Bu yıl Füruzan ve Octavio Paz. Seferis, hep. Katherine Mansfield (Virginia Woolf’a açık ara tercih ettiğim), Nathalie Sarraute.
En sevdiğiniz şair?
Baudelaire’e her yıl dönerim. Güç verir “Kötülüğün Çiçekleri”. Elem Çiçekleri değil tabii. Uçurumsal farklılaşma, ancak kimileri hâlâ ve hep o elemde. Türkçe yazan sevdiğim tüm şairler Modern Türkün Tarifi romanımda zaten.
Tarihte en sevmediğiniz karakter
İktidarını katliam, soykırım, işgal için kullananların hepsi. Çevirdiğim çağdaş sanat kitabından:
“Geçmişten sevdiğiniz ressamlar var mı? Rosenquist (Amerikalı pop ressam) uzun uzun düşündü, sonra yorulup Hepsini seviyorum dedi.”
Yıllarca bu yanıtı kullanma anını kolluyordum ki şuradaki “hepsi”yi tabii tiksintiyle yazıyorum.
En çok isteyeceğiniz özellik.
Daha da göçebe olmak isterdim. Daha serseri. Bu konularda dozu sürekli artırmazsanız, yandınız.
Nasıl ölmek istersiniz?
Gözüm arkada kalmadan.
Hayattaki sloganınız
İlk romanım Huysuzun Teki’nden (ki PDF’i artık sitemde kamuya açık, diğer kitaplarım gibi):
“Vecizelerimden biri, ‘Acılardan kaçma. Yoksa onlar seni arkadan vurur, soluğun kesilir.’ Bu vecizelerden memnunum. Yaşam felsefeniz sorusunu böyle cümlelerle yanıtlıyorum. Dolduracak öyle çok anket defteri var ki, yaşam felsefesi yetiştiremez oluyorum.”
Şu anki ruh haliniz
Non moderato, ma cantabile. Umarım.