Kitaplar hakkında yazılmış güzel yazılar bulmak, kitap okumayı sevenler için iyi kitap bulmak kadar önemli. Bir kitabı okuyunca kapağını kapatıp rafa kaldırmayanlar, ardından hakkında yazılmış yazıları takip edenler beni iyi anlayacaktır. Ben hatta, okumaya başlamadan da araştırırım o kitap hakkında yazılanları. Bu konuda da çok kıymet verdiğim birkaç kaynak var. Elbette birkaç da önemli kişi… Bazı kişiler vardır ki kitap zevkleriniz hep örtüşür. Benim de bir kitaba başlamadan önce, “acaba üzerine yazı yazmış mı?” diye düşündüğüm kişilerden biridir Banu Yıldıran Genç. Kendisini sosyal medya sayesinde tanıdım, özellikle de Pandemi zamanı yaptığı önerilerin neredeyse hepsini not ettim. Kitap, film, dizi… Geçtiğimiz günlerde de güzel bir haberle havalara uçtum diyebilirim. Kendisinin çeşitli mecralarda yazdığı yazılarının toplandığı bir kitap yayımlandı: Geri Döndüğüm Yerler. Beş ayrı başlık altında toplanmış kırk adet denemeden oluşuyor bu kitap. Banu Yıldıran Genç’in hayatından da izler taşımakla birlikte çoğu okuduğu kitapların üzerine yazdığı incelemelerden oluşuyor.

Yazılara geçmeden önce yazardan bahsetmem gerek. Banu Yıldıran Genç bir öğretmen, Türk dili ve edebiyatı öğretmeni. Kendisini tanıdığımda meslektaş olduğumuzu öğrenmem kendimi ona daha yakın hissetmemi sağlamıştı. Benim de kitap inceleme yazıları yazmam sebebiyle ortak noktalarımız olduğunu düşünüp kendisine arada birkaç soru sormuşluğum ve bunun üzerine konuşmuşluğumuz da vardır. Kendisi Oggito, Notos, Parşömen ve Agos Kirk gibi edebiyat dergilerine katkı sağlamış ve kitaptaki yazılarının çoğu buralardaki yazılarından derlenmiş. En önemli özelliklerinden biri, kitaplar hakkında kaleme aldığı düşüncelerini kendi hayatından deneyimlerle harmanlayarak yazması. Oldukça samimi bir dili var bu sayede, ayrıca bir yandan da anı türünde yazı okuyor gibi bir haz da alıyorsunuz. Zaten kitabın ilk yazıları anı niteliği taşıyan denemeler. Babası Fehmi ile arkadaşı Yorgo’nun günümüze ulaşan hikayesini anlattığı ilk denemede, sunuş kısmında da belirttiği üzere oldukça dokunaklı bir dostluğa değiniyor yazar. Sonraki yazıda da amcası üzerinden akrabalık ilişkilerini ele alıyor yine. Sonraki yazılar ise genelde bir kitabı odağına aldığı ama karşılaştırma yaptığı başka kitaplara da referans verdiği çeşitli yazılardan oluşuyor.

“Geri Döndüğüm Yerler”de denemeler yukarıda söylediğim üzere beş ana başlık altında toplanmış: “Zaman Makinesi Misali”, “Aile: Ne Onunla Ne Onsuz”, “Ah Almış Topraklar”, “Dünya Kötü Bir Yer” ve “Anlatılan, Bizim Hikâyemiz”. Her biri ile ilgili temalar etrafında dönen denemeler okuyoruz böylece. Banu Yıldıran Genç’in bahsettikleri arasında okuduğum, alıp da henüz okuyamadığım ve adını ilk kez duyduğum kitaplar var. Daha önceden duymadığım kitaplar için çok heyecanlandım ve hemen sepetime attım. Gidip aldım, diyemiyorum zira kitap fiyatları son zamanlarda internetteki kitap alışveriş siteleri üzerinden almayı mecbur kılıyor. Dolayısıyla sabırsızlıkla bekliyorum gelecek kitaplarımı. Elimde olan kitapları ise okuma sıramda öne aldım “Geri Döndüğüm Yerler”i okuduktan sonra. Yazılar henüz zihnimde tazeyken, yazarla benzer şeyleri düşünecek miyiz acaba bir kez daha?

“Geri Dönüğüm Yerler” bende Alejandro Zambra’nın son zamanlarda çıkan kitabı Okumamak adlı deneme kitabının tadını bıraktı. Bu kitabı yazarın da büyük hevesle okuduğunu bildiğim için bunu bir iltifat olarak kabul edeceğini umut ediyorum. “Geri Dönüğüm Yerler”deki her bir deneme su gibi akıcı; yazarın da konu hakkındaki fikirleri ve deneyimleri ile birleşince elime aldığım gibi bitirdim kitabı. Tavsiyem, notlar ala ala okunması yönünde. Elbette içinde bazı yazılar beni daha çok etkiledi. Örneğin Rachel Cusk’ın Çerçeve, Geçiş ve Övgü üçlemesinden söz ettiği “Anlatanlar ve Dinleyenler” ile “Hayattan Alacaklıyız” adlı metinleri bunlar arasında. Elimde bu üç kitap da bulunmasına rağmen okumayı sürekli ertelemiştim ve şu an ilk sıradalar. Kadınlık, erkeklik, annelik ve babalık gibi temalar etrafında gelişen bu romanların üzerine yazdığı bu iki deneme oldukça zihin açıcı. Bir başka önemli yazı da “Ah Almış Topraklar” kategorisinden “Doksanların Karanlığında Bir Umut Işığı”. Bünyamin Hazar’ın ilk romanı Niç’i merkeze aldığı bu yazıda kendi düşünceleri ile roman hakkındaki değerlendirmelerini birleştiriyor yine. Roman politik bir çağrışım yapsa da aslında derdinin bireyin yalnızlığı ve geçirdiği dönüşümü anlatmak olduğunu söylüyor. Niç, bu kitabı okuyana kadar duymadığım bir eser olduğu için bu yazı da bende değerli bir yer edindi.

Ayrıca benim de okuyup çok beğendiğim Miras’tan bahsettiği “Toplumun En Temel Birimi: Çatışmanın İlk Merkezi” adlı yazı da en az kitabın kendisi kadar vurucu. Bir aile içindeki çekişmeler ve baba-kız arasındaki bir olay üzerinden yüzleşmenin gerçekleşmesini bekliyorsunuz. Okuması da hazmetmesi de zor bir kitap Miras. Yazarın da kitabı okurkenki hislerine şahit olduğumuz bu yazı yine etkileyici bulduklarımdan biriydi. Henüz okumamış olanlara ben de tavsiye ediyorum. Netice olarak devamlı okuyan, sorgulayan ve yazan bu kadınla tanışmadıysanız eğer, Geri Döndüğüm Yerler ile tanışacağınız için oldukça şanslısınız. Kendisini ve yazılarını takip etmeye devam edeceğim ben de. Okurunun bol olması dileğimle.

Nagihan Kahraman