Tarhan Gürhan

İnsan bahtını mı yaşar? Bahtını mı yapar? Bahtını ele geçirebilir mi? Üstelik yazarak bunu yapabilir mi? Yazmak, bahtına mı düşmüş yazarların? Yazarak ve süzerek… Süzülen kendi hayatınsa devam et, doğru yoldasın. Değilse belki de bahtın başka kapıdadır. Bu soruya dürüst cevap verirsen zaman kazanırsın. Gerçek bahtına oturursun. Başkasınınkinde oturursan başkasını yazarsın. Sen, kendin, bizzat senin olanı bulmalısın, onu yazmalısın. Özgünlüğün bahtını belirler. Yapma bu iki yüzlülüğü kendine! Git yaşa, bahtın açık olsun…

Ya çok sevdiğinden yazarsın ya da travman vardır yazarsın. Meselen vardır yazarsın. Yoksa yazılmaz. İşkencedir yazmak. Hep bir kilit vardır insanın içinde. İşte o kilitlerin anahtarlarını aramaktır yazarın işi. Bu hayat beni yazmak zorunda bıraktı. Bana başka bir şey kalmamıştı. O kadar çok işe girip çıktım ki inanamazsınız. Yazarlığın güzel tarafı, sizi kimsenin işe almıyor olmasıdır. Siz kendi kendinize aday oluyorsunuz ve kabul ediliyorsunuz kendinizce. Bundan âlâ iş mi olur! Yıllarca “Ne iş yapıyorsunuz?” diye sorulduğunda, “yazarım” diyemedim. Hâlâ da zorlanıyorum. “Birileri benim oğlanın laflarını basıyor” diyen bir annem var. Laf üretiyorum yani!? Bu ahval ve şerait içinde nasıl yazarım diyeceksin?

Okumak da, yazmak da tehlikeli. İşte bu tehlike diri tutuyor beni. Okurken sevdiğiniz bir ya da birkaç yazara yazarken benzeme olasılığınız yüksek. Başkalarını yazdıklarınızdan ayıklamanız lâzım. Yoksa kendinize ulaşamazsınız. Bu sanıldığından daha acı bir durum. Dönüp dolaşıp özgünlük meselesine gelip dayanıyoruz. Açıkça bir “abi tavsiyesi” vereyim: Özgün değilsen, hiçsin! Ama bu piyasada hiçlerin de yeri var. Hatta özgün olanlardan kat be kat fazla. Biri onlara “Sen hiçsin!” demeli. Gerçi bu gün artık onu da takacak kimse yok sanırım.

Eskiden kadınlar kendilerine okunan şiirlerle mest olurmuş. Böyle başlayıp izdivaca giden birçok hikâye varmış. Şimdi bir erkek kadına şiir okursa gülüp alay ediyorlar. Nereden nereye… Kendini şiirden araklayamayanlar içimizdeki en hassas en ince kimselerdir. Buna emin olun. Şiirin aşağılandığı alay edildiği şu dönemlerde en çok yine şiire ihtiyacımız var. Som söze ihtiyacımız var.

Kendine yerleşmek… Kendine kiracı gibi olmaktansa, yerleşmek… Çünkü insan ömrü boyunca kendine yerleşmeyi beceremeyebilir. Ve ancak kısa bir süre de olsa yerleşik insanlar sanat yapabiliyorlar. Biyografiler bunu kanıtlıyor. Diğerleri kendini aldatır. Kendini aldatan herkesi aldatır. Sen kendine dürüstsen yazdıkların da sana dürüsttür. Dürüst kalır. “Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye” diye soruyor Hayyam. Evvelden beri.

İstediğim gibi yazamamamın tek sebebi benim. Yine de yazdıklarım kendini ispat etti bana. Yoksa yazmaya devam edemezdim. Bırakırdım. “Ben neye, kime ilham ederim?” diye düşündüm, kendimi buldum. İnsan kendine ilham olmalı öncelikle. Yazarlığının jeneratörü sensin. Sonra da yaşamaların, okumaların… Mesela heykelci hiç okumaz, ressam az okur, müzisyen az okur, yine en çok edebiyatçı okuyor galiba. İşte ben de o edebiyatçılara yazıyorum.

Burada durup sizin yazarlığınız üzerine sesli düşünelim. İhtiyacınız olabileceğini düşündüğüm fikirlerimi sıraladım. Aşağıdaki maddeler akla geliş sırasına göre dizilmiştir, başkaca hiçbir kasıt güdülmemiştir. İşte size yazarlığın bazı toplu kanıtları… Bu maddeler defalarca kanıtlanmıştır. Hafife almayın, uygularsanız vakit kazanırsınız.

45- Kendiliğinden bir akış yakalanırsa çok samimi oluyor metinler.

46- Kimsesiz bırakma sözcüklerini, cümlelerini, kendini…

47- Bitsin, başlasın… Bitsin bitsin, başlasın… Bittikçe başlasın…

48- Attığın düğümlerin bazılarını çözecek, bazılarını okura bırakacaksın.

49- Yazmak kulaç atmak gibidir, kulaç atmazsan batarsın.

50- Cümlelerinizi israf etmeyin.

51- Kalemine hayır diyemiyorsan bırak bu işi.

52- Bırakın çalsınlar. Senin yazacağını senden başka kimse senin gibi yazamaz.

53- İçine süpürdüğün duyguları çıkart ve tek tek tozunu al. İhtiyacın var onlara.

54- Neler yazacağınızı merak edin.

55- Her şeyi açıklama, yazarken kül kadar sessiz ol. Yazdıkların bağırmasın.

56- Edebiyatın kendisinden zevk almak başka hiçbir şeye benzemez. Başka bir yerde bulamazsınız o tadı.

57- Okurken neden sıkılıyorsan, yazarken onu yapma.

58- Detayların metne montajı çok dikkatle yapılmalı, yoksa sırıtıyor.

59- Kuluçkaya yatırılmış fikirlerin olmalı.

60- Üslup yaza yaza oluşacak bir şey.

61- Yazdıklarımız hep okuduklarımızdan çıkıyor. Sevdiğin öykülerin listesini çıkart ve onları neden sevdiğini düşün. Kendi öyküne ulaşırsın.

62- Okuduğun öyküler üzerine eleştiri yazmak çok geliştiricidir. Anlamaya çalışmak öğreticidir. Öykü matematiğini çözünce gevşer, anlaşılır olur. Anlamadığın şeyi çözemezsin, sevemezsin. Alkolikler de çözüm bulamayınca içerler.

63- Sana isabet etmek için yazıyorum. Bütün söylediklerim bu minvalde anlaşılsın isterim.

64- Özgünlük arayışı hep devam etmeli. Aynı öyküyü farklı bir dil ve anlatımla tekrar yazmalı, hatta anlatıcıyı bile değiştirmeli. Tatmin duygusuna ulaşana kadar yazmalı.

65- Bir hayatta birçok hayat yaşama özlemidir yazarın özlemi. Sen yazarken yaşat ki okur da okurken yaşasın.

66- Kelimelere ilk defa görüyormuş gibi bakın.

Tarhan Gürhan