Türk edebiyatının geleneğinde yıllıklar önemli bir yer tutar. Yıllıklarda bir yılın edebi dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu. Parşömen Edebiyat olarak, yıllıkların soruşturma kısmını yaşatmak ve sürdürmek niyetiyle başladığımız ve bu yıl dördüncüsünü yayımladığımız yıl sonu edebiyat soruşturmalarının, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için verimli bir kaynak olacağına inanıyoruz.

Soruşturmanın son sorusunu bilhassa çok önemsiyoruz. Sorunları dile getirmenin eleştiri kültürümüzün gelişmesine, birlikte düşünmeye ve giderek çözümler üretmeye varacağını umuyoruz.

Bu yıl da okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, yayın emekçilerine, kitapçılara edebiyatımızın halini sorduk. 2023’ün edebiyat açısından daha verimli bir yıl olması temennisiyle…

Eser Kuru

Yıl içinde yayımlanan ve hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kitapları, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?

Buna yanıt vermek epey güç, büyük bir kitap sağanağı altındayız. Öte yandan bu nicel kalabalığın içinde zihinsel ve ruhsal birikime dokunan kitaplara ulaşabilmek için güncel ve nitelikli insan ağları kurmak zorunda kaldığımız da bir dönemdeyiz. Bu ağlar konusunda şanslı olduğumu düşünerek bir iki kitaptan bahsetmek isterim. Andre Gide’nin, “Chopin Üzerine Notlar”ının yeni baskısını gördüğümde mutlu oldum. Yıllar önce İngilizce metninden pasajlar okunan bir etkinlikte müzikal harmoniyle edebiyattaki çok katmanlılık üzerine tartışmalara şahit olmuş ve bu kitabı bir çok katmanlılık metni olarak referans almıştım. Sadece edebiyat değil; Ritim, melodi ve harmoniyi anlamak ve edebiyatla ilişkisini kurmak adına da iyi bir kitap.

Pilar Quintana’nın “Köpek”i Şubat 2022’de yayımlandı, yeterli ilgiyi gördü mü bilemiyorum ama lirik ve coşkun bir dışavurumu bu kadar sakin aynı zamanda sade anlatabilen son dönemlerde başka bir metin okumamıştım.

Bir başka örnek, Byung Chul Han’ın “Palyatif Toplum” kitabını söyleyebilirim. Haziranda yayımlanan kitap, arasına her ayracı koyup ara verdiğimde zihnimde etkileşime devam etti. Toplumların ve bireylerin acı toleransı ve acıyla yüzleşme adına önemli bir metin olduğunu düşündüm. Algofobi ve yaşamın somut ağrı kesicileri tüm alanları kaplamış durumda. Okuyunca yüzüme çarpan şeyler beni çok etkiledi.

Size göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayları nelerdi?

Parşömen Edebiyat olarak önemli bir soruşturma konusu gerçekleştiriyorsunuz. Birçok katılımcı bu senenin önemli edebiyat meselelerine değinmiş. Ben bunları tekrar etmemek adına farklı bir şeyler söylemek isterim.

Kapitalizmin, saldırgan ve yok edici taraflarının çokça görüldüğü bir yılı geride bırakıyoruz. Savaş, salgın sonrası orta sınıf yoksulluğun gözle görülür artışı ve küresel yılgınlık gibi fenomenler edebiyat dünyasına da etki etmeye başladı. Orta yolun cazibesi, uzlaşı ve mutedillik gibi suya sabuna dokunmayan edebiyat eserlerinin dönemi biraz geride kalmaya yüz tutacak gibime geliyor. Tery Eagleton’ın eleştirel devrimci okumasında bahsettiği sınıfsal ve ideolojik olmayan şeylerin içinde bile nüve bulmaya başlayacağımız, cömertçe yazılan ama göze sokmadan ifşa edilecek toplumsal eserler çağının başlangıcında olabileceğimizi düşünüyorum. Jean Baptiste Del Amo’nun Hayvan Hükümranlığı, Edouard Louis’in Eddy’nin Sonu, az evvel bahsettiğim Quintana’nın Köpek gibi eserleri, hayvan haklarına, lgbti+ haklarına, veganlara ve artık sürdürülemez olan saldırgan kapitalizme karşı önemli metinler. Ben artık modern insanın yalnızlığı, bireyin sıkışmışlığı gibi edebi içeriklerin (çok nitelikli olmadığı sürece) üzerine çokça şey söylenmesi sebebiyle eskisi gibi ilgi göreceğini düşünmüyorum. Daha başka, bir yandan da suya sabuna dokunur, şeyler söylemenin zamanı geldi. Edebiyatın, politik sanattan ve yaşamın sosyolojik yapısından bu kadar uzak olduğu başkaca bir dönem yalnızca 1980’lerin başında yaşanmış.

Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar ve eksiklikler görüyorsunuz?

Aslında az evvel bahsettiğim yaşamla edebiyat arasındaki bağın zayıflığı ve birbirine benzer eserler görmek bu dönemin en büyük sorunlarından biri gibime geliyor. Etik ve politik sorumluluk duygusuyla yazılmış az metin okuyoruz. Başka bir sorunun da eleştiri sorunu olduğunu tespit etmek mümkün. Raymond Williams epey uzak bir geçmişte edebiyatın eleştiriyle çürümüş olduğunu hissetmekten kendini alamadığını dile getiriyordu. Bizse tam tersinden muzdaribiz: Çokça 280 karakterli ve içi boş olumlama biçimlerinden.