Türk edebiyatının geleneğinde yıllıklar önemli bir yer tutar. Yıllıklarda bir yılın edebi dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu. Parşömen Edebiyat olarak, yıllıkların soruşturma kısmını yaşatmak niyetiyle başladığımız ve bu yıl dördüncüsünü yayımladığımız yıl sonu edebiyat soruşturmalarının, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için verimli bir kaynak olacağına inanıyoruz.
Soruşturmanın son sorusunu bilhassa çok önemsiyoruz. Sorunları dile getirmenin eleştiri kültürümüzün gelişmesine, birlikte düşünmeye ve giderek çözümler üretmeye varacağını umuyoruz.
Bu yıl da okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, yayın emekçilerine, kitapçılara edebiyatımızın halini sorduk. 2023’ün edebiyat açısından daha verimli bir yıl olması temennisiyle…

Yıl içinde yayımlanan ve hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kitapları, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?
İlgimizi çeken ya da okuduğumuz kitapların satış grafiğini takip etmemiz pek mümkün olmuyor. Ancak, 2022 yılında basılan, okuduğum, beğendiğim, ancak yayınevlerinin reklamları dışında pek fazla üzerine yazılmış yazılar görmediğim bazı kitapları şöyle sıralayabilirim: David Sylvester’ın, Yapı Kredi Yayınlarından çıkan, Francis Bacon’la Söyleşiler kitabı, İletişim Yayınları’ndan çıkan, Halil Yörükoğlu’nun Keşke Yüzüme Baksanız başlıklı öykü kitabı ve Klaros Yayınlarından çıkan Cevat Bayrak’ın Felsefe ve Edebiyatla Birlikte Yola Çıkmak başlıklı kitapları.
Sanatçı, yazar, felsefeci biyografilerini çok istekle okurum. Francis Bacon’la Söyleşiler kitabı da felsefeci, yazar, siyasetçi Bacon’ın eserleri, düşünceleri, felsefesi hakkında oldukça etkileyici bir kitap. Sorulara verdiği cevaplar yoluyla, Bacon’ı kendi ağzından anlama, değerlendirme olanağı yakalıyorsunuz. Görseller de okuyucuya ayrı bir düşünme alanı yaratıyor.
Halil Yörükoğlu’nun öyküleri samimi, sahici, bizi bizle tanıştıran, kendimizi kabul etmemizi sağlayan, modern dünyanın yaşama eklediği ve yaşamı eksilttiği yönleri ortaya koyan öyküler olarak kendini okutan öyküler…
Edebiyat ve felsefe ilişkisi her zaman gündemimde olmuştur. İnsanı, insanlığı, var oluşu ve hatta gündelik olayları bile değerlendirirken felsefeye, felsefi bir bakış açısına sahip olmak gerektiğine inanırım. Cevat Bayrak; filozofların ve yazarların düşünmeye, sorgulamaya kapı açan sözlerini derlemiş bu kitapta. Üzerinde düşünmek, filozoflara uzanmak, sorulara cevaplar aramak için iyi bir başlangıç kitabı…
Belli başlı yayınevlerinden çıkan kitaplar bir nebze takip edilip okunuyor, ama ismi pek duyulmamış, bilinmeyen yayınevleri ağızlarıyla kuş da tutsalar yayınladıkları kitapları yeterince okura ulaştıramıyorlar. Benim gözlemim bu doğrultuda. Baskı adedi giderek azaldığı halde, çoğu nitelikli kitap ilk baskı ile kalıyor.
Size göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayları nelerdi?
Bu yılın en çok ilgimi çeken olayı; bir çevirmenin, çevirdiği bir kitapla, kitabı kendi yazmış gibi bir yarışmaya katılmasıydı… İntihaller çok oldu şimdiye kadar, ama böylesini hiç duymamıştım. Kötülüğün bir dibi olmadığını anladığımız gibi, sahtekarlığın da bir sınırı olmadığını kabul etmemiz gerekiyor sanırım.
Yayınevlerinin çoğu, ekonomik nedenlerle olduğunu tahmin ettiğim üzere çocuk kitapları yayınlamaya başladı. Bunun sonucu olarak tüm öykücüler, romancılar, şairler çocuk kitabı yazarı oldu. Umarım bu durum, eğitim dünyamız ve çocuklarımız için hayırlı olur.
Geçen yıl olduğu gibi, öykü, roman, şiir yazanların sayısının hızla artıyor olması, yazarların edebiyat alanında kalma, görünür olma ısrarları ve çabaları, edebiyat üzerine basılan kuramsal kitapların artıyor görünmesi gibi göstergeler ise edebiyat adına oldukça sevindirici…
Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar ve eksiklikler görüyorsunuz?
Geçen yıla göre değerlendirdiğimizde; edebiyat ortamımızda sorunlar azalmadı arttı, eksikliklere yeni eksiklikler eklendi.
Toplumsal boyutta zihinsel fakirleşme yaşadığımızı düşünüyorum. Buna ekonomik fakirleşme de eklenince, sanatsal üretimler maalesef lüks tüketim maddeleri gibi görülmeye başlandı. Zorunlu tüketim maddelerine ulaşmaya çalışan hanelerde, edebiyatın, kitabın lafı bile edilemedi.
2020 yılından başlayarak pek çok dergi kapandı. Neredeyse tüm yayınevleri kitap basımlarını azalttı. Yaşamını sürdürmek isteyen yayınevleri ince eleyip sık dokuyarak, muhtemelen mecburiyetten, daha çok “satar mı?” üzerinden kitaplar yayınlamaya başladı. Her biri ayrı ayrı başka başka sorunlara neden olan bu uygulamalar, çok da nitelikli eserlere sahne olmayan edebiyat dünyamızı sanki biraz daha kuraklaştırdı.