Türk edebiyatının geleneğinde yıllıklar önemli bir yer tutar. Yıllıklarda bir yılın edebi dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu. Parşömen Edebiyat olarak, yıllıkların soruşturma kısmını yaşatmak niyetiyle başladığımız ve bu yıl dördüncüsünü yayımladığımız yıl sonu edebiyat soruşturmalarının, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için verimli bir kaynak olacağına inanıyoruz.
Soruşturmanın son sorusunu bilhassa çok önemsiyoruz. Sorunları dile getirmenin eleştiri kültürümüzün gelişmesine, birlikte düşünmeye ve giderek çözümler üretmeye varacağını umuyoruz.
Bu yıl da okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, yayın emekçilerine, kitapçılara edebiyatımızın halini sorduk. 2023’ün edebiyat açısından daha verimli bir yıl olması temennisiyle…

Yıl içinde yayımlanan ve hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kitapları, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?
Edebiyat tıpkı bir nehir kadar akışında devam eden, içinde barındırdıkları ile değişime her zaman açık olan bir organizma… Bu nedenle bazı eserlerin yayımlandığı yıl içinde yankısı pek görülemeyebiliyor. Buna örnek olarak 2021 yılının sonuna doğru yayımlanan Ahmet Büke imzalı Deli İbram Divanı’nı söyleyebilirim. Zira 2022 yılında etkisi daha fazla görüldü. Okundu ve üzerine tartışmalar şöyle ya da böyle yapıldı. Genel görüşlere baktığım zaman okurların dünyasında bir “deniz edebiyatı” adlandırması ile yer alıyor. Halikarnas Balıkçısı gibi, Yaman Koray gibi o “seyirden” ilerlediği söyleniyor sayın Ahmet Büke’nin… Ama doğanın tahrip edildiği, balıkların, kuşların, sahillerin alaşağı edildiği pek göz önünde tutulmadı gibi… Sanayileşmenin Türkiye kıyılarına verdiği zararın bir eser içinde nasıl işlendiği konusuna pek de aldırış etmiyoruz. Yoksa okurlar yaşanılan dünyalarının umursamazlığını edebiyata da mı taşıdı? Bilemedim… Havada kalan bir şeyler var tartışılmayan. Sadece vitrine odaklanılıyor, içine dalamıyor, körleşiyoruz.
Bir diğer eksik, yarım ya da göremediğimiz ve benim için çok heyecan verici kitap Paul Valéry’nin L’idee Fixe yani Türkçe Sabitfikir adıyla çevrilen diyalogları oldu. Yapı Kredi Yayınları’ndan çevirmen Hanife Güven’in emeği ile harika bir çıkmış ortaya. Türk edebiyatının önde gelen şairlerince de okunan, şiirde anlam-öz tartışmalarında adı geçen birisi Paul Valéry. Bu yönüyle felsefe, tarih, edebiyat, psikoloji gibi birçok bilimi ve sanatı bir potada birleştirip yansıttığı söz konusu kitabının Türkiye’de pek de yankısı olmadı.
Size göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayları nelerdi?
Bana göre tefrika romanlar. KÜY’den çıkan tefrikalar, İthaki’nin, Can Yayınları’nın destekleri ile “keşfedilen” yazarlarımız… Bu konuda harika projeler var ve Yeni Türk Edebiyatı alanında doktora yapan bir öğrenci olarak bu konunun üzerine daha çok gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ortada yazılan bir edebiyat tarihi var ve bulvarlar aydınlatılıyor. Ara sokaklar, çıkmaz sokaklar, köşebaşlarının ötesi karanlık kalmıştı. Bu yıl daha çok aydınlandı. Okunan, bilinen edebiyat tarihine ekler, yenilikler yapmak mümkün. Aydınlığı sağlayan çalışmalara yukarıda belirttiğim yayınlardan bakılabilir.
Bu konuya ilaveten, anlatılan ve gösterilen bir edebiyat dünyası sadece bir erk meclisi değildi. İçinde farklı renkleri barındırıyordu. Araştırmalarla bu konu daha da açığa çıkmaya başladı. Yakında belki bir tanesini de ben yayımlarım.
Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar ve eksiklikler görüyorsunuz?
Sorun edebiyatta değil, ortamda. Linç etmeyi çok sevdi ortam. Herkes her şeyi biliyor ve söylüyor. Başımıza taş yağmasın : )