Türk edebiyatının geleneğinde yıllıklar önemli bir yer tutar. Yıllıklarda bir yılın edebi dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu. Parşömen Edebiyat olarak, yıllıkların soruşturma kısmını yaşatmak niyetiyle başladığımız ve bu yıl dördüncüsünü yayımladığımız yıl sonu edebiyat soruşturmalarının, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için verimli bir kaynak olacağına inanıyoruz.
Soruşturmanın son sorusunu bilhassa çok önemsiyoruz. Sorunları dile getirmenin eleştiri kültürümüzün gelişmesine, birlikte düşünmeye ve giderek çözümler üretmeye varacağını umuyoruz.
Bu yıl da okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, yayın emekçilerine, kitapçılara edebiyatımızın halini sorduk. 2023’ün edebiyat açısından daha verimli bir yıl olması temennisiyle…

Yıl içinde yayımlanan ve hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kitapları, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?
Eskiden farklı içsesleri olan geveze yazarlara daha çok ilgi duyardım, şimdi ise susmayı tercih eden yazarlarla daha güçlü bir bağ kurduğumu hissediyorum. Sosyal medyada da durum çok farklı değil hepimiz aynı anda farklı tonlarda bağırıp birbirimizi hiç duymuyoruz.
Jaguar, Yüz Kitap, Notos, Alef, Yordam, Helikopter, Domingo, Siren heyecan uyandıran kitaplar yayımlıyor.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, pandemi koşullarının dayattığı çılgın kalabalıklardan uzaklaşma süreçleri beni bağımsız kitapçılardan büyük ölçüde uzaklaştırdı. Eskiden oradaki rafları karıştırarak, pek az öneri alarak kendi yolumu buluyordum. Şu anda sosyal medyanın, yayınevlerinin, bazı editörlerin yönlendirmelerine tamamen açığım. Daha doğrusu çok daha kolay manipüle edilebiliyorum. Eskisi kadar yeni çıkan kitapları takip edemiyorum, sanırım son sekiz yıl içerisinde en kısır okuma sürecine girdiğime söyleyebilirim. Açık yüreklilikle koleksiyoner olduğumu itiraf etmeliyim. Okuduğum ve zihnimde yer eden kitapları şöyle sıralayabilirim; Duygu Akın çevirisiyle Douglas Stuart’ın Shuggie Bain, otuz yıl sonra tekrar okuduğum İoneco’nun Yalnız Adam’ı ve yirmi yıl sonra tekrar okuduğum Melville’in Katip Barthleby’si. Beğenme nedenlerime gelince: “Yapmamayı tercih ederim.” Bu yıl, İhsan Oktay Anar’ın yazarlığını çok sevmeme rağmen Tiamat’ı yarım bıraktım mesela.
Bir solukta satın aldıklarım: Lanetli Tavşan (Bora Chung), Hayvan Hükümranlığı (Jean-Baptiste Del Amo), Buz ve Uyku Tanrısının Evi (Anna Kavan), İnsanlığımı Yitirirken (Osamu Dazai), Tanrısız Gençlik (Ödön von Horváth), Yürekteki Hayvan (Herta Müller), Her Şeyi Gören Adam (Deborah Levy), Armand V. (Dag Solstad), Hayat, Sil Baştan (Kate Atkinson). Umarım bunların hepsini okudun mu dediklerinde mahçup olmam.
Size göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayları nelerdi?
Olay demeyelim de benim gözüme takılanlar; Salman Rushdie’nin New York’ta alçakça saldırıya uğraması ve siyasal islamın en ufak bir pişmanlık açıklaması yapmaması. Pek çok kesimde okumadıkları kitaplardan nefret eden bağnaz, vandal yeni güruhlar türedi maalesef. Kağıt üretimi için gerekli olan selülozun neredeyse yüzde sekseni ithal. Yayıncılık can çekişiyor. Bu yıl sinemaya uyarlansa adı “Kağıt Sıkıntısı” olurdu.
Mevsim Yenice’nin yayına hazırladığı, Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un dünya edebiyatı üzerine Diyaloglar’ı, İhsan Oktay Anar’ın yeni romanının çıkması.
Kütüphanecilik kültürünün giderek daralması nazarı dikkatimi çeken hususlar.
Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar ve eksiklikler görüyorsunuz?
Herkesin şikâyet ettiği gibi sağlıklı bir eleştiri ortamının olmaması ciddi bir sıkıntı. Eleştiri skalamız, “inanılmaz beğendim” ile “kitap beni içine pek almadı ve çok kötü ya” arasında. Ödül kurumu yine sancılı. Görünmeyen kitapların yok sayıldığı bir ortamda yaşadığımızı söyleyebiliriz. Yazarın katıldığı söyleşi sayısı, hitabet becerisi, baskı adetleri, kitap hakkında çıkan eleştiri yazıları, sosyal medyadaki etkinlik, kitabı görünür ya da görünmez kılıyor. Her yazar bunları yapmak zorunda mı peki? Elbette ki hayır. Yazar metninin tartışıldığını, anlaşıldığını, görmek istiyor, geri bildirim almak istiyor ve çok da haklı bir istek bu.
Dergiler büyük zorluklara rağmen ayakta kalmayı sürdürüyor, kitapevleri kapanmamaya direniyor, yayınevleri zor durumda ama son on yıldır gönderilen dosyalara hâlâ geri dönüş yapmayı öğrenemediler ve bunun büyük bir nezaketsizlik olduğunu bir türlü kabullenemediler. Dergiler bu soruna kısmen bir formül buldu. Çoğu yayınevi dosyanızı aldık diye geri bildirim vermiyor (otomatik yanıt dahil). Dilek kuyusuna taş atıp dileğinizin olmasını bekliyorsunuz. Dosyanızla ilgili üç ila altı ay içerisinde dönüş yapılacaktır yazısı bazılarının web sitelerinde yer alıyor. Ve genellikle ret yanıtını da vermiyorlar. Oysa biraz özenle üstesinden gelmek mümkün diye düşünüyorum. Ortalama geri dönüş süresinin de belirtileceği otomatik yanıt, dönemsel olarak görev verdikleri stajyer arkadaşlara yönlendirdikleri ret klasöründen, matbu bir geri dönüş e-postası, sorunu büyük ölçüde çözecektir. İlk dosyalarını (lütfen şiir demeyin) gönderecek arkadaşlara önerim, kendilerine yakın buldukları yayınevlerine, dosyalarını topluca göndermeleri. Yoksa insan ömrü sandığımız kadar uzun değil.