Türk edebiyatının geleneğinde yıllıklar önemli bir yer tutar. Yıllıklarda bir yılın edebi dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu. Parşömen Edebiyat olarak, yıllıkların soruşturma kısmını yaşatmak ve sürdürmek niyetiyle başladığımız ve bu yıl dördüncüsünü yayımladığımız yıl sonu edebiyat soruşturmalarının, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için verimli bir kaynak olacağına inanıyoruz.

Soruşturmanın son sorusunu bilhassa çok önemsiyoruz. Sorunları dile getirmenin eleştiri kültürümüzün gelişmesine, birlikte düşünmeye ve giderek çözümler üretmeye varacağını umuyoruz.

Bu yıl da okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, yayın emekçilerine edebiyatımızın halini sorduk. 2023’ün edebiyat açısından daha verimli bir yıl olması temennisiyle…

Abdullah Ezik

Yıl içinde yayımlanan ve hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kitapları, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?

Bu başlıkta öncelikle son dönemde yayımlanan ve benim özellikle ilgimi çeken, resim ile edebiyatı farklı noktalardan birleştiren iki kitaptan söz etmek istiyorum. Lâle Müldür’ün Kadınesk’i ile Ferit Edgü’nün Yeni Cahiller’i. Her iki kitaba da Ercan Arslan’ın resimleri eşlik ediyor, ancak bu resimler söz konusu kitapları resimlemenin ötesinde bir anlam ifade ediyor, içerikteki konu ve meselelere farklı açılımlar sunmasıyla benim dikkatimi çekiyor. Son dönemde belirli kavramlar etrafında düşünen, okuru da bunlar üzerine düşünmeye çağıran pek fazla kitap olmadığı kanısındayım. Bu noktada da Ercan Arslan’ın resimleriyle Lâle Müldür ve Ferit Edgü’nün metinlerinin / şiirlerinin / aforizmalarının kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca söz arasında Kıraathane’deki “Cahil” sergisinin de bu süreçte hâlâ görülebilir olduğunun altını çizmek istiyorum.

Kıraathane, son yıllarda kendisine has, özel bir yayıncılık geliştiren yayınevlerinden / kurumlardan biri hâline geldi. Son olarak Francine Prose’un “Bir Yazar Gibi Okumak: Kitapseverler ve Kitap Yazmak İsteyenler İçin Bir Kılavuz”u, isminden de anlaşılacağı üzere oldukça detaylı ve özel bir çalışma. Prose’un Dostoyevski, Flaubert, Kafka, Dickens, Woolf, Eliot gibi farklı dönem ve kuşaklardan birçok yazar, şair, düşünürü işin içerisine katarak kaleme aldığı bu kitap, yazma-okuma meselesi bağlamında okura oldukça derinlikli bir hat sunuyor. Seda Çıngay Mellor tarafından Türkçeye çevrilen bu eserin kesinlikle ıskalanmaması gerektiğini düşünüyorum.

Cem İleri’nin “Sarkis: Başlangıçta, 19380-20200”si geçtiğimiz haftalarda İngilizce olarak da yayımlandı. Dirimart tarafından yayımlanan kitap, hem Sarkis üzerine sunduğu perspektiflerle hem de Türkiye’de sanat yayıncılığına dair iyi bir örnek teşkil etmesiyle üzerine daha fazla konuşulması gereken eserler arasında yer alıyor ve gözden kaçırılmaması gerekir diye düşünüyorum.

Teodor Kasap’ın eserleri Latin harflerine aktarılmaya devam ediyor. Son olarak Seval Şahin, Alp Eren Topal ve Stefo Benlisoy tarafından yayıma hazırlanan ve İstos’tan çıkan Çıngıraklı Tatar, bir Osmanlı entelektüeli olarak Kasap’ı bugünün okurları ile buluşturması konusunda önemli bir kazanım oldu. Teodor Kasap’ın Diyojen’in kapatılmasından sonra 1873’te çıkarmaya başladığı ve dört ay sürdürebildiğini (29 sayı) Çıngıraklı Tatar, devrine, devrin matbuat dünyasına, edebiyat ve sosyal yaşamına dair muhtevasında barındırdığı yazılarla önemli bir mizah gazetesi olarak bugünün okuruna da çok şey vadediyor.

Süreyyya Evren’in Houdini’den Sonra Ölüm’ü kurgu ile kurgudışının şiir ekseninde bir araya gelmesi; Ümit Güçlü’nün Suç ve Şiir’i spesifik bir konuya bütün bir Türk şiirini işin içerisine katarak sunduğu açılım; Cem Akaş’ın halihazırda okuduğum Son Kişot’u; Fahri Güllüoğlu’nun şiirini daha da mükemmeliyetçi bir yere taşıdığı yeni kitabı Laytmotif’i; Erdem Dönmez’in 19. Yüzyıl Türk Romanında Muhafazakârlık’ı edebiyat tarihi çalışmaları bağlamında dönem edebiyatına dair geliştirdiği fikirlerle yıl boyunca benim dikkatimi çeken farklı türlerdeki eserler arasında yer aldı.

Size göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayları nelerdi?

2022, pandemi sonrasında hareketliliğin giderek arttığı, geçen yıla kıyasla daha pozitif bir yıl oldu bana kalırsa. Ancak bu süreç kendi içerisinde büyük skandalları beraberinde getirdi. Bana kalırsa bunlardan ilki, Hindistan doğumlu yazar Salman Rushdie’nin New York’ta katıldığı bir program sırasında bıçaklı saldırıya uğraması oldu. Yıllar evvel Humeyni tarafından katil emri verilen ve hayatı boyunca birçok saldırı ve tehdide maruz kalan Rushdie’nin uğradığı bu saldırı, kimi nefretlerin/öfkelerin hiçbir zaman geçmediğini ve bazı büyük sorunların hâlâ az ötemizde olduğunu hatırlattı bana. Öte taraftan bu saldırının tamamen Rushdie’nin edebiyatı ve özellikle Şeytan Âyetleri temelli olduğu düşünüldüğünde edebiyatın kimi durumlarda ne derece büyük bir etki uyandırabileceğini de yeniden gündeme getirmiş oldu. Edebiyat-siyaset-politika bağlamında Rushdie vakası ve uğradığı saldırı, edebiyat-yayıncılık dünyasının son dönemdeki en önemli olaylarından biri olarak gösterilebilir.

Rushdie olayından/vakasından sonra en azından bir de olumlu bir etkinlikten söz etmek isterim. İTEF, bu yıl farklı kuşaklardan/coğrafyalardan yabancı yazarları İstanbul’da okuyucularla buluşturdu ve özel söyleşilere imza attı. Dag Solstad, Per Petterson, Aminder Dhaliwal gibi birçok yazarla bu sayede buluşma, edebiyat üzerine konuşma imkânları bulduk.

2022, Suat Derviş’in ölümünün 50. yılı idi. Uzun yıllar göz ardı edilmiş ve kanon dışında kalmış bir yazar olarak Suat Derviş, yıl boyunca birtakım etkinliklerle anıldı. Sanat Kritik ve İthaki Yayınları iş birliğinde gerçekleştirilen bu etkinliklerde Derviş ve edebiyatına dair sergi, sempozyum, panel, konuşma ve söyleşilere yer verildi. Bu noktada gerek Suat Derviş isminin yeniden gündem olması gerekse bir edebiyatçının / yazarın / gazetecinin bugün nasıl bir perspektif ve zenginlikle ele alınabileceğine dair sunduğu örnekle bu etkinlikler yılın önemli matbuat/edebiyat olayları arasında sayılabilir.

Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar ve eksiklikler görüyorsunuz?

Pandeminin ve mevcut ekonomik sorunların hâlâ belirli ölçüde devam ettiğini düşünüyorum. Üstelik bu sorunlar çağdaş edebiyatı, okur-yazar ilişkilerini ve yeni yazar/şairlerin okurla buluşması bağlamında da büyük engeller teşkil ediyor. Bu tür sorunların hâlâ mevcudiyetini koruduğunu düşünüyorum.

Son olarak sosyal medyanın 2022’de birçok edebiyat tartışmasına ev sahipliği yaptığını, ancak nitelik ve bağlam bakımından bu tür tartışmaların birçok noktada eksik kaldığını düşünüyorum. Bu tür tartışmaların kişisellikten uzak, nitelikli ve derdini anlatan yazılar eşliğinde daha ciddi bir şekilde gelişmesi ve ele alınmasının gerekli olduğunu, bu tür sorunların devam ettiğini gözlemliyorum.