Türk edebiyatının geleneğinde yıllıklar önemli bir yer tutar. Yıllıklarda bir yılın edebi dökümü yapılır, o yıl yayımlanan eserlerden seçmeler yayımlanır, yıl içinde yaşanan edebiyat tartışmaları özetlenirdi. Yıllıklarda bir de soruşturma bölümleri olurdu. Parşömen Edebiyat olarak, yıllıkların soruşturma kısmını yaşatmak ve sürdürmek niyetiyle başladığımız ve bu yıl dördüncüsünü yayımladığımız yıl sonu edebiyat soruşturmalarının, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için verimli bir kaynak olacağına inanıyoruz.

Soruşturmanın son sorusunu bilhassa çok önemsiyoruz. Sorunları dile getirmenin eleştiri kültürümüzün gelişmesine, birlikte düşünmeye ve giderek çözümler üretmeye varacağını umuyoruz.

Bu yıl da okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, yayın emekçilerine, kitapçılara edebiyatımızın halini sorduk. 2023’ün edebiyat açısından daha verimli bir yıl olması temennisiyle…

Nefise Abalı

Yıl içinde yayımlanan ve hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kitapları, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?

Bu yıl şartlarım gereği çok fazla kitap okuyamadım ne yazık ki. Yine de beğendiklerimin ilgi görüp görmediğini tam olarak ölçemeyeceğimin de farkındayım. 2022’de genellikle butik yayınevlerinden çıkan kitapları okudum. İçlerinde çok beğendiğim kitaplar da var. Eskiden yayınevine bakıp gözüm kapalı aldığım kitaplardan bu yıl uzak durdum. Hem küçük yayınevlerine destek olmak hem de kanon dışında kalan edebiyattan haberdar olmak istedim. Öğrencilerimde de bunu gözlemledim, popüler olandan ziyade kıyıda köşede kalan ama ilgi çeken kitaplara yöneldiler onlar da benim gibi. Pandemide kurgudışı kitapların daha çok okunduğunu biliyoruz. Pandemi sonrasında da okurun yönelimlerinin değiştiğini, değişeceğini düşünüyorum. Henüz bir araştırma okumadım bunla ilgili ama sonuçları merak ediyorum.

Size göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayları nelerdi?

Bilimkurgu ve polisiye türlerinde bir yükseliş gözlemliyorum mesela. Nobel Yayınevi’nin Bilimkurguyu Anlamak kitabı 2021’de çıkmıştı, bu yıl ikinci baskısını yaptı. Bu da bilimkurguya duyulan ilginin bir göstergesi bence. Yerli Bilimkurgu Yükseliyor platformunun dördüncü kitabı da bu yıl çıktı. İlk defa gerçekleştirilen Berkol Bilimkurgu Günleri, bir nevi bilimkurgu festivali havasında geçti. Önümüzdeki yıllarda gelenekselleştirilmesi düşünülüyor. Polisiye alanında da şu an popüler isimler gündemde tabii. Bu iki türün yükselişinin devam etmesini önemli buluyorum.

Bu yıl kitaplarda ve yazarların röportajlarında denk geldiğim bir meseleye de değineceğim. Pandemi sonrası farkındalık, şifalanma, iyileşme gibi kavramlarla birlikte yazma eylemi de bir terapi olarak görülmeye başlandı. Çevremde de hiç ummadığım kişilerden şu cümleyi duydum: “Ben de bir kitap yazdım.” Kendim de üniversitede yaratıcı yazma dersleri verdiğim için hem öğrencilerim hem de çevremde yazan kişiler dosyalarını, kitaplarını benle paylaştılar. Daha çok kişisel anılar üzerinden ilerleyen, çocukluk anıları çevresinde şekillenen metinlerdi okuduklarım. Burada tür sorunları çıkıyor tabii ortaya. Aslında deneme yazmış ama öykü yazdım diyenler ya da anılarına roman diyenlerle karşılaştım. Tabii bu da edebî estetikten uzak metinler ortaya konmasına yol açıyor. Bunu yayımlanan kitaplarda da gördüm ne yazık ki. Anılarını ya da aile arasında anlatılan fıkraları yazmış ama öykü olarak geçiyor yazdıkları. Elbette yazan kişilerin artması sevindirici, kitaplarının basılması da öyle ancak burada edebiyat adına sorgulanması gereken şeylerin olduğu düşünüyorum.

Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar ve eksiklikler görüyorsunuz?

Yayın dünyasında yazdıklarınızla birlikte kimliğinizin, öz geçmişinizin de önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi öykü dosyalarım için birçok yayınevine başvurdum. Bazı yayınevleri sosyal medya hesaplarımın linklerini de öz geçmişime eklemem gerektiği söyledi. Bunun neden istendiği de malumunuz. Bir yıllık başvuru sürecinde şunu öğrendim, genç olmanız ve sosyal medyada tanınır olmanız sizin için büyük bir avantaj. Elbette bütün yayınevlerini bunları gözetmiyordur ancak yazara bu gözle bakan yayıncıların olduğunu da gözlemledim. Artık yazar da gösteri dünyasının bir parçası bence. Görünüyorum, o hâlde varım. Bundan 20-30 yıl önce sadece yazdıklarınıza bakılırken bugün yazar da yazdıklarıyla birlikte pazarlanıyor. Pazarlanıyor diyorum affınıza sığınarak. Sadece kitabınızın görünmesi yetmez, siz de boy göstermelisiniz gibi bir algı var. Dolayısıyla fark edilmeniz, sevilmeniz, okunmanız için yazmaktan çok daha fazlasını yapmanız bekleniyor. Bir influencer’ın kitabı 6 ayda 5. baskısını yaparken iyi bir yazarın kitabı 6 yılda ikinci baskısını yapamıyor. Eskiden kitap tek başına okuruna ulaşırken, biz yazarını tanımaz, hayatına dair detaylı bilgileri sahip değilken şimdi kitaplar yazarlarıyla birlikte, el ele, paket hâlinde geliyor önümüze.

Çok fazla dosya okuduğum için şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Yayınevi sayısı bu kadar az ve yazarların sayısı bu kadar fazlayken okura ulaşmak için yeni mecralar bulmalıyız bence. Kitap Cumhuriyeti’nin online ortamda ücretsiz kitap paylaşımını önemli buluyorum. Bu edebiyat adına çok güzel bir adım. Okunmak için dosyamızın illa basılı olmasına gerek yok bence. Yazan herkesin kitaplarının okurlarına ulaşmasını istiyorum ve diliyorum. Bunun için yeni yollar bulacağız kesinlikle.