Edebiyat ortamımız, ülkemizin hali pür melalinden farklı değil. Yani, kaos hakim. Çok fazla kitap yayımlanıyor, eleştiri yok denecek kadar az vesaire. Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Ve fakat ne şekilde, nasıl olursa olsun ilk kitabın heyecanı da ayrı. Kağıt oyunu oynayanlar bilir, ilk elin günahı olmaz. İlk kitaplar da, tıpkı sonrakiler gibi, kusurlarıyla güzeldir. Kendimize ait, bize kendi yolumuzu açacak güzel yanlışlarımız olmazsa ne anlamı var yazmanın?

Bu ve benzeri düşüncelerden hareketle ilk kitaplarını çıkarmış yazarlarla söyleşi yapma fikri gelişti. İlk kitabını çıkarmış her yazara sorulabilecek ortak sorular belirlemeye çalıştık. Samimiyetle sorulan sorulara verilecek sahici cevaplar, belki, ortak dertlerimizi anlamaya, birlikte düşünmeye vesile olur. Hiçbir şey olmasa bile, bir yazar dostumuzun ilk göz ağrısının heyecanını paylaşmış oluruz.

Emek Bayrak

Kitapsız bir hevesli olmaktan kitaplı bir yazar olmaya giden süreç nasıl gelişti?

Okuma ve yazma hevesi, çok gerilere gidiyor. Bunda okumayı seven bir ailede büyümenin de çok etkisi oldu diye düşünüyorum. Okuma daha düzenli olsa da yazma konusunda aynı istikrarı gösteremedim. Bazen çok yazdım bazen de uzun aralar verdim. Ortaokulda klasiklerle ve Yaşar Kemal romanlarıyla yaşanan küçük bir tanışıklığın, yazmamda çok etkili olduğunu hatırlıyorum. Çünkü bu tanışıklığın bende yarattığı heyecanla, duvar gazetesi için ilk öykümü yazmıştım. Arkasından lisedeki edebiyat dergisine yazılan “Gece Kuşu” isimli öykü geldi. Sonrasıysa uzun bir ara… Ve üniversiteden sonra tekrar kalemle kağıtla buluşma. Akademiyle birlikte de edebiyatın önüne çok zaman akademik çalışmaların geçmesi. Ama yine de yazılan ve ara sıra dergilere gönderilen hikâyeler, denemeler. Ve son üç yılda biriken, damıtılan ve kendini yazdıran hikâyeler. Daha küçük bir çocukken taşımaya başladığım ve büyüttüğüm o hevesin, coşkunun beni geç de olsa taşıdığı yer kitap oldu.

Yazma uğraşınızı neden başka bir türde değil de öyküde yoğunlaştırdınız?

Aslında başka türlerde de yazdım. Ama öykü, bugün için kendimi daha iyi ifade ettiğim tür oldu. Benim için en tanıdık olanı belki de… Ama bu, diğer biçimleri dışladığım anlamına gelmiyor. Bugün öykü yarın başka biçimler olabilir.

Yayınevini nasıl belirlediniz? İlk kitabınızın yayımlanma sürecinde neler çektiniz?

Bu yola çıkarken aklımda birkaç yayınevi vardı. İthaki de takip ettiğim yayınevlerinden biriydi. Edebiyatla ilgilenen arkadaşlarımın da önerisi bu yöndeydi. Ben de çok büyük bir beklentiye girmeden öykülerimi gönderdim. Ama o süreç biraz çileliydi. İnsanın bilmediği sularda yol alması zor. En zoru yabancı olmak diğeri de beklemek. Temkinli bir iyimserlik halini çok zaman korumaya çalıştım. Gönderdiğim birkaç yayınevinden dönüş bile almadım. İthaki’de dosya okunduktan sonra dönüş hızlı oldu.

Kitabı yayıma hazırlama sürecinde size yol gösteren, yardımcı olan bir editörünüz oldu mu?

Evet, yayınevinin editörü Devrim Horlu ile birlikte çalıştık. Ama öncesinde ailem ve arkadaşlarım okudu öyküleri. Onların önerilerini aldım. Hepsine emekleri ve destekleri için bir kere daha teşekkür ediyorum.

İlk kitabınızla hayatınızda neler değişti? Neler ummuştunuz ne buldunuz?

Fazla bir değişiklik olmadı. Mucize beklemiyordum zaten. Ama güzel dönüşler oldu. Hiç tanımadığım insanlardan mailler aldım. Bana “bu öykülerin devamı gelecek mi” şeklinde çok soru geldi. İmza günlerinde okuyucuyla buluşmanınsa ayrı bir heyecanı vardı. Hepsi de güzel deneyimlerdi.

Telif aldınız mı?

Evet, sözleşmede belirtilen tutarda bir telif hakkı aldım.

Dergiler için edebiyatın mutfağı denir. Siz salona, misafirlerin karşısına çıkmadan önce mutfakta ne kadar zaman geçirdiniz?

Ben daha çok kendi mutfağımda zaman geçirdim. Diğer mutfakta geçirdiğim zamanın sınırlı olduğunu söyleyebilirim. Çünkü çok zaman dergilerden dönüş bile almadım. Bu da heves kırıcı oldu. Gerçi edebiyatla ilgilenen pek çok insanın yaşadığı bir deneyim bu. Tanınmış nice yazar da bunu deneyimlemiş. Tabii olumlu dönüşler de oldu ve onlar da umut vericiydi. Bu anlamda beni en çok mutlu eden dönüşlerden biri de Cemil Kavukçu’nun öykümü okuması ve değerlendirmesiydi. Çok sevdiğim bir yazardan olumlu dönüş almak beni epey sevindirmişti.

Kitabınız yayımlandıktan sonra yakın çevrenizin, okuma-yazma uğraşınıza ilişkin tavırlarında değişiklik oldu mu? Yazıyla ilişkinizde ciddi olduğunuza ikna oldular mı? Kitap size bu anlamda bir özgürlük alanı kazandırdı mı?

Yazma uğraşımı yakın çevrem zaten biliyordu. Ama kitap hem benim için hem de onlar için güzel bir sürpriz oldu. Beni devam etmem yönünde yüreklendirdiklerini söyleyebilirim. Yazıyla ilişkimde ciddi olduğum noktasında kimseyi ikna etmek gibi bir çabam yok. Bundan sonraki çabam, yazmaya devam etmek olabilir. Yazmanın bana bir özgürlük alanı açtığını söyleyebilirim. Hayatın yüklerinden uzaklaşıp biraz soluklanmak anlamında bir özgürlük bu benim için.

Peki, bundan sonra?

Yazmaya devam etmek istiyorum. Öykü kitabım, bir süreliğine de olsa akademik çalışmalarımın önüne geçti. Şikayetçi değilim ama biraz da akademik çalışmalarıma yoğunlaşmam gerekiyor. Gerçi akademik çalışmaların da zaman zaman edebiyatla ilişkimi aksattığını söyleyebilirim. Sanırım bir denge kurmalıyım. Bu dengeyi kurduğumda, yıllar önce başladığım bir roman taslağını yeniden gündemime alabilirim.