Bir kahvedeyiz, Paris. Takvim 1928’i gösteriyor. Seyyah Paris’e gelmiş. Tuttuğu seyahat notlarıyla yola çıktığı andan itibaren okuru da gezdiriyor yanında. Gayet keyifli bir dil. Orijinal metin olmasına rağmen sözlüğe çok az ihtiyaç duyulan sade bir dil söz konusu olan. Müzeler, sokaklar, bulvarlar gezilirken ara duraklar kahveler ve meyhaneler. Ara duraklarda bir soluk alınır, belki seyahat notları gözden geçirilir ve oranın yerlileriyle tanışılıp sohbet açılır, koyultulur ki gezinin notları tamam olsun. Masaya konuk olanlara yöneltilen soruların cevapları, gezilen şehri ve insanlarını anlamayı kolaylaştıracak ve seyahat notlarını zenginleştirecektir.
Daha fazla ilerlemeden başlangıç noktasına dönelim. Galata rıhtımından Ahmet Haşim’in bindiği vapur Napoli’ye uğrar, Marsilya’ya gider. Oradan trenle ver elini Paris. Seyahat izlenimlerine, “Bir Seyahatin Notları” adını verir.[1] Alt başlık ilginçtir: Seyahate Çıkan Adamın Duydukları. Gördüğü yerlerle ilgili notları da içermesine rağmen, yapılan sohbetlere daha fazla önem verdiğini vurgulayan bir alt başlıktır bu.

1933 yılında basılan ikinci gezi kitabına bundan farklı olarak seyahatname adını verir. Bir başka fark da ikinci seyahatin tamamen sağlığıyla ilgili olmasıdır. 1928 yılındaki seyahatinde notlarının en başına okurun beklentisini yüksek tutmamasını tavsiye eden bir cümle ile başlar: “Şu Avrupa yolunda, karilere anlatılacak harikulade şeyler bulmak iddiasında değilim.”
Benzer bir cümleyi bitirirken de ekler notlarına: “(…) bir seyahat daima alışılmış hayatın düzlüğü haricinde, fevkalade maceralar fikrini istilzam eder.”
İşte bu beklentiye giren okurun hayal kırıklığına uğrayacağını söyler: “Paris’te ne yaptım? Hiç.” Yaptıklarını topluca sıraladıktan sonra saflığının bazılarınca çocukça bulunabileceğini ekler. Son cümlede zevklerini başkalarına satmak üzere tatmadığını vurgular. Onun için, “Saffet ve samimiyetimi hoş görün” der.
Yazar, seyahat notlarını İkdam Gazetesi’nde yayımlandıktan sonra yine aynı gazetede yayımlanan köşe yazılarından seçmelerle birlikte 1928 yılında “Bize Göre” adlı kitapta toplar.[2]
Şimdi seyyahın ilk cümlesine dönelim, orada okurlara anlatılacak harikulade şeyler bulmak iddiasında olmadığını söylüyordu. Belki o dönemin okuru bu izlenimi almış olabilir, bunu bilemeyiz. Ama günümüzün okurunun hepsi olmasa da bir kısmının yazarın iddia ettiğinin aksine kitapta harikulade şeyler bulabileceğini söyleyebilirim.
Yer Montparnesse. Mekân küçük Rus lokantası Cigit. Yazarımızın şehri, insanlarını, edebiyatını öğrenmeye çalıştığı anlardan birindeyiz. Masaya biz de yanaşalım, masada beş kişi var: “Daveti yapan hanımefendi, onun ahbabı genç bir Avusturyalı kadın, sanat cereyanlarını yakından takip eden iki Fransız genci” ve yazar. Seyyahımız önce Rus lokantasını ayrıntısıyla anlatıyor ve o gençlerden birine sorusunu yöneltiyor: “Edebiyatınız ne halde? Son manzarası nedir?” Sorunun muhatabı belli ki konuya hakim, çok ayrıntılı bir şekilde son sanat cereyanlarını anlatıyor: Kübizm, Fütürizm, Dadaizm, Sürrealizm. Hem de yazarlarıyla birlikte. Bu uzun edebi sohbet, masadaki genç kadının esnemeye başlamasıyla son buluyor.
İşte şimdi günümüz okurunun ilgisini çekebilecek yere geldik. Masadaki iki Fransız gencinden biri Doktor Lacan. Evet çok sonraları (1950 ve 60’lar) yazdıklarıyla etki alanının büyüten Fransız psikanalist ve psikiyatrist Jacques Lacan. Seyyahla tanıştığında 26-27 yaşlarında genç bir doktor. Henüz ortada bir kitabı olmadığı gibi bir tanınırlığı da yok.
“Bize Göre” kitabının sürprizi bence bu. Ahmet Haşim’in en başta alıntıladığım iddiasını en azından günümüz okuru için boşa çıkaracak bir bölüm bu.
Siz seyyahın mütevazı olmasına aldanmayın, kitap baştan sona keyifle okunan bir seyahatname. Hayâl kırıklığı söz konusu değil. Özellikle Rus lokantasındaki bu sahne kitabın zirvesi. Gözlemlerin yanı sıra sohbetlerin de yer alması ve bunun alt başlıkta vurgulanması kitabı seyahatnamelerin arasında farklı bir yere yerleştiriyor.
Melih Elhan
[1] Ahmet Haşim, Bize Göre (Gurabahane-i Laklakan, Frankfurt Seyahatnamesi), Açıklamalı Orijinal Metin- Çevrimyazı ve yayına hazırlayan Erkan Irmak, Can Yayınları, 2020.
[2] agy. Erkan Irmak’ın sunuş yazısı.