Polisiye, gerilim, korku türünde yazdığı kitapları ile tanıdığımız Kayahan Demir’in eserleri arasına 2023’ün hemen başında bir yenisi daha eklendi. “Bir Pera Palas Polisiyesi” alt başlığını taşıyan Pera Palas’ta Onbir Gece, yazarın diğer kitapları gibi yine Genç Timaş etiketi taşıyor.

Kayahan Demir 1988 doğumlu, eğitim hayatına matematik, astronomi ve uzay bilimleri ve tarih gibi bölümleri sığdırmış. Polisiye alanında da önemli işlere imza atıyor, kitapları birçok kez çeşitli ödüllere layık görüldü. Bundan önce dört polisiye kitabı yayımlanmış olan Kayahan Demir, başta genç okurlar olmak üzere her yaştan okuyucuya seslenebilme başarısı gösteriyor. Yazar, eserlerinde polisiye olaylar ile İstanbul’un tarihî mekanlarını birleştiriyor. Böylece hem heyecan duygusunu üst seviyede tutup hem de minik okurlara şehir tarihi ve mimarîsi hakkında bilgiler vermiş oluyor. Yazarın kitaplarından birini okuduğunuzda bir polisiye olayın çözümlenmesini okumuş olmuyorsunuz sadece. Bahsi geçen yerin mimarîsi, sanatı, edebiyatı hakkında derin bilgiler de edinmiş oluyorsunuz. Aslında tam da bu sebeple Kayahan Demir kitapları için –böyle bir tür yok elbette ama– İstanbul polisiyesi de diyebiliriz.
Yazarın Pera Palas’ta Gölge Oyunu kitabından da bildiğimiz gibi, Beyoğlu’nun ikonik mekanlarından Pera Palas Oteli’nde geçiyor roman. Eserde Pera Palas başta olmak üzere çeşitli mekanların da adı geçiyor ve buraların tarihi ya da mimarîsi hakkında detaylı bilgi veriliyor. Sarıyer’deki Ahmet Afif Paşa Yalısı buna iyi bir örnek. Gotik mimarîsiyle dikkat çeken bu yapının mimarının Pera Palas’ınkiyle aynı kişi –Alexandre Vallaury– olduğunu öğreniyoruz mesela. Ayrıca İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin mimarının da bu kişi olduğunu… Hatta bu mimarı ünlü ressam Osman Hamdi Bey, zamanında “Mimar-ı Şehir” adıyla anmış. Pera Palas’ın iç tasarımına dair bilgiler de sunuyor okura yazar. Otelin demir süslemeli asansörünün, nam-ı diğer Demir Leydi’nin Türkiye’nin ilk, Avrupa’nınsa ikinci elektrikli asansörü olduğunu, bindiğinizde zamanda yolculuk yapıyormuş hissine kapıldığınızı anlatıyor sakin sakin. Ya da Pera Palas’ın içinde bir Kubbeli Salon bir de onun hemen yanında Kütüphaneli Salon bulunduğunu tasvir ediyor detaylı bir şekilde. Öyle ki otelin içinde olsanız bulacaksınız neredeyse bahsedilen her odayı. Dolayısıyla hayatında hiç İstanbul’u ya da Pera Palas’ı görmemiş biri için bulunmaz bir nimet yazarın anlattıkları. Böylece yazımın başında söylediğim üzere hem bir cinayet olayının çözülmesini okurken hem de genel kültüre dair çok şey öğrenmek mümkün oluyor Kayahan Demir’in kitaplarında.
Yazarın önceki kitaplarını okuyanların aşina olduğu temel karakterler de var yine bu romanda; dedektif Milas Ulukan ve yardımcısı Engin Ar. Ancak bu sefer ana olay ünlü İngiliz polisiye yazarı Agatha Christie’nin nam-ı diğer polisiyenin kraliçesinin etrafında dönüyor. Agatha Christie’nin geçmişte on bir gün boyunca ortadan kaybolup sonra da İstanbul’da, Pera Palas’ta görülmesinden esinleniyor yazar ve buradan yola çıkarak Agatha Christie’nin kayıp olduğu on bir güne odaklanan bir filmin çekimini anlatıyor romanda. Ancak filmin çekimleri sürerken otelin sahibi gizemli bir şekilde ölüyor, daha doğrusu öldürülüyor ve bunun araştırılması esnasında ortaya başka olaylar çıkıyor. Senaryo gereği ölmesi gereken karakterler gerçek hayatta da öldürülürse polisiye olaylar başlar değil mi?
Değinmem gereken bir başka nokta da şu ki romanın okura araladığı bir başka kapı olarak kişilik bölünmesi meselesi çıkıyor karşımıza. Olay içinde olay olarak kurgulanan roman bir oyuncu ile hayallerini, bir film çekimi ile de gerçek hayatı karşı karşıya getiriyor. Ortaya da şöyle sorunlu bir durum çıkıyor: “Normalde gün içinde kullanmam gereken bazı ilaçları almayı ihmal ettiğimden tıpta Dissosiyatif Kişilik olarak da bilinen Kişilik Bölünmesi belirtileri hat safhaya çıkmış.” (s.145) diyor ana karakter. Bu kısımda anlatılanların kitabın hitap ettiği genç okurların seviyesine bir nebze ağır gelebileceğini düşünsem de hem minik hem de yetişkin okurlara sürükleyici bir okuma deneyimi olacağı için keyifli okumalar diliyorum.
Nagihan Kahraman