Ahmet Salık

“Gül ey saf çelişki
Bütün göz kapaklarının altında
Hiç kimsenin uykusu olamamanın sevinci…”
Rainer Maria Rilke

Her şey bir gün son kez olurken
Ölüm hep ilk kez olur.

Dağılır çakmak taşı, yaşam telaşı, günün hüznü
Bana ikide bir yaranı gösterip durma, ne olur
O yara bir yerlerde çok oldu kuruyalı
Artık sızlamıyor dikenler saplanmışçasına
Beynim denen et parçası
Ağzımı toprağa, alnımı toprağa, aklımı toprağa dayadım
Aldı götürdü ruhumda cereyan eden kaçak sancıları bir bir
Artık her yerde son kez olabilecek şeyler görüyorum ya Rabbi
Gecenin bu yarısı
Beni evime götürmüyor benim bildiğim ayaklar
Bastığım tüm merdivenler aynı halbuki.

Ya Rabbi, biliyorum, doktor yazısı evvelden beri kötüdür
Ve yine biliyorum, ağzımdaki acı kapsülün içindeki şifayı
Partiler cemedip, göğüslerine simgeler takmışlar
Belki de ömür billah bir mezardaki toprağa dokunmamışlar
Başımıza geldiler, durmadan geliyorlar
Bu yüzdendir, sıktığımız yumruğun sırtındaki ağız payı
Benim çok kardeşim öldü sarılarak taşlara
Benim çok kardeşim öldü, bakışları kapkara
Nasip etme ya Rabbi, unutup yaşamayı.
Ölene kaderden, yaşayana mucizeden dedi
Çatık kaşları, kirli sakallarıyla erk
Taşlar bize çil çil altınlar verdi, kasalar, banknotlar
Hiç üşümedik, tuhaftı, hiç üşümedik karlar yağarken
Yalınayak, üstü çıplak
Taşların üzerinden ölüleri iterek
Bir ışık yakalım istedik
Bir yol açalım
Derken, selalar okundu üstümüze
Ağıtlar yakıldı
Gelip soydular bizi, daha ölmeden.

Burası Maraş, burası dikili kalmayan taş
Bağrımızı deşen
Yerin hışmı da değil, göğün hışmı da
Evet, biz fukarayız elimizden ne gelir
Sıhhat diye belletmişler bize
Başımızda duran nesneyi
Burası Maraş
Burası yanılmışları, taşların recmettiği şehir
Devleştirmek onulmaz bir Hatay’mış meğer, anladık
Devlet denen o şeyi.

Ahmet Salık