İstiklal Caddesi’nin ve elbette Taksim’in kalabalığından sıyrılıp kendimize çekilmenin bir yolu ve adresiydi Öteki-Siz dergisi. Salih Aydemir ve Derya Önder yıllarca ve içtenlikle edebiyatımıza, şiirimize büyük emek verdiler bu dergide. Özel sayılar yaptılar, birçok şairimize sayfalarını açtılar ve yeni bir soluk oldular 2000’li yıllarımıza.
Ağa Cami’yi geçip sağa dön, sokağın sonundan sola, az ileride… içtenlikle Yeşilçam Sokak’ta. Bilenler için başka tarifleri de var, şimdi yerinde yeller esen Emek Sineması’nın seyirci çıkışındaki sokakta. Bahattin Abi’nin çay ocağıyla komşu. Beyoğlu Sineması’nın olduğu Halep Pasajı’nın ardiye çıkışında. Geleni gideni çok. Okuru, yazarı, şairi derken bir dergi tarihi mi bir zaman tanıklığı mı demeli emin değilim. Her ikisi de neden olmasın.
Merdivenlerden çıkıp küçücük ofise girdiğimizde bazen cebimizde bir şiir olurdu. İnternetin olmadığını iddia edemem ama şimdiki kadar yaygın kullanılmadığına eminim. Ben şahsen elde yazar verirdim şiirlerimi dergiye. Yanımda götürür, yeni sayı için bırakırdım editör masasına. Başka masa var mıydı diye soracak olanları hayal kırıklığına uğratamam çünkü bir masa, bir kanepe, birkaç da sandalyeden mürekkepti dergi ofisi. Üçüncü sayının arka kapak içinde vardı bir anons: “Gönderilecek yazılar daktilo veya bilgisayar çıktısı ile 2 sayfayı geçmemeli ve her ayın 10’una kadar bize ulaşmalı.” Mart 2001’den bahsediyoruz.

Geçmişi güzellemek ve şimdiki zamanı yermek için değil ama dergi ofislerine gidildiği zamanlardı ve orada hayata ve şiire dair saklısını dökerdi her gelen.
Gizliden değil, ufaktan votka yudumlardık. Arka pencerede ve o ara sokakta dünyanın cürmü yanar, koşturanlar, kaçanlar ve polisler eksik olmazdı. Biz de Öteki-Siz’in pencere parmaklıklarından, bir yandan şiirin deminde göğe yükselirdik.
2002 yılının 14 Şubat Sevgililer Günü de bir aradaydık. Özel bir buluşma sayılmazdı, zaten gidecek yerimiz olmadığından değil, dergi bürosunda bir arada olmaktan, yan yana durmaktan ve ısrar etmekten geliyordu toplaşma nedenlerimiz.
Özel bir şey olmasına gerek yoktu, zaten ben bir süre sonra az ötedeki Pentimento’da işe girecektim. Dergiciliğin bir kalbi de Pentimento’da atıyordu. Bu bir başka zamanın hikâyesi. İşten çıkıp, işten kaytarıp ya da her ne haltsa işte gitmeye devam edecektim Öteki-Siz’e.
Salih Aydemir, Derya Önder, ben ve başka birkaç arkadaş daha olduğu halde, o sevgililer gününde kendimize efkarlanıp birkaç kadehle yalnızlığımızı cilalıyorduk. Yazdıklarımız bir yana, şiir gündemini konuşuyor olabiliriz. Herkesin bir karın ağrısı var nihayet. Herkesin bir yazma nedeni, herkesin bir kendinden sıyrılma biçimi…
Bir aradaydık ve mutluyduk. Bir yerde başlayan arkadaşlığımız zamanın fırtınalı yüzüne rağmen sürüyor hâlâ. Herkes bir yana savrulsa da dostluğun değeri çoğaltıyor kendini.
Zulamız parlak değildi, nevalemiz hafifti ve zildik. Durumsuzduk her zaman olduğu gibi. Elimizde olanı ortaya koyup bir şeyler dinelttik o gün de, votkanın sıcaklığı içimize yayılıyordu.
Geldi ve tıkandı sohbet. Sevgililer gününde herkes kendi başınaydı ve gene bir aradaydık. Hepimiz yalnızdık ve bu durum fena halde hissedilir durumdaydı.
Kim dedi anımsamıyorum, belki Salih, belki ben ne fark eder: “Arkadaşlar, mesele sevgilimizin olmaması meselesi değil. İhtiyacımız olan şefkattir.”
Bu cümle döküldü derginin küçücük ofisine. Oza’daki avizenin yere çakılması gibi olmadı, abartmaya gerek yok.
Kalkıp birbirimize sarıldık. Gülüşmelerle, kahkahalarla onayladık bu fikri. Durum geldi şefkate dayandı.
Bir alternatif buluşma planladık o gün, 16 Şubat’ı kendi aramızda Dünya Şefkat Günü ilan ettik. Her yıl 16 Şubat’ta Dünya Şefkat Günü’nü kutlamak için bir araya gelmek üzere sözleştik. Hırçın ve bitirim hayata karşı bir arada olmanın ve şefkate dair cümleler kurmanın yollarına çıkıp söz konusu tarihte, nereye olacak elbette, Asmaaltı Meyhanesi’ne yıkıldık.

O yıl ilk defa Dünya Şefkat Günü’nü kutladık bir arada. Sonraki yıllarda buluşmak üzere sözleştiysek de başaramadık maalesef. Danışman Geçidi’nde sahaf olan ve adına “Merkez” dediğimiz Mehmet Abi, Salih Aydemir, Derya Önder, ben, Raşit Gökçeli bir araya gelip günü anlamlı kılmaya çalıştık. Hatta Raşit Abi günün anlam ve önemine dair pullar bulup getirmişti bir yerlerden. Yalnız değildik; gazeteciler, ressamlar ve akademisyenler de vardı aramızda. Gurbete gidecekler, şarkıların makamını bilenler, 62’den tavşan yapabilenler hatta, o gece bir aradaydık.
Dergi bir sonraki sayısında “Dünya Şefkat Günü Kutlandı” diye anons etti. 2002 yılında yayımlanan 12-13. ortak sayısının arka kapak içinde yer alıyor bu anons. Böyle şeyler yapardı ve günümüzün deyimiyle okurlarını trollerdi. Örneğin bir sayısında, “Amatem Şiir Ödülleri Verildi” gibi bir anons geçmişti ki, böyle bir ödül hiçbir zaman olmadı.

Fısıltı gazetesi işledi. Bu haber manşete taşındı ve şair tayfa kulaktan kulağa olan bitene uzak kalmanın üzüntüsünü yaşadı. Dergide bu anonsu okuyan birçok şair bize gönül koydu. Dünya Şefkat Günü’nü önemsediklerini ve o gün aslında daha büyük bir buluşma yapabileceğimizi söyleyenler oldu zamanla. Sonrasında bir Şefkat Derneği bile kuruldu sanırım, hatta belki o dernek zaten vardı da bizim haberimiz sonradan oldu.
Aradan geçen yıllar boyunca Dünya Şefkat Günü için bir araya gelmemiz ne yazık mümkün olmadı. Bu anımsatma belki bir neden oluşturur aramızda, belki bohemi dürtüler ve gülümseyerek Akdeniz oluruz.
Yıl dönümünde, bir anıyla şiirin ve dostluğun şefkatiyle gidenlere ve kalanlara selam olsun.
C. Hakkı Zariç
1 Şubat 2023, Darıca