Epona Kitap, iyi işler yapan, iyi edebiyat eserlerini okurlarla buluşturan butik bir yayınevi. Bir süredir takip ediyorum ve son zamanlarda daha da dikkatimi çekiyor yayımladıkları eserler. Toplamda seksen kitaplık bir mevcudiyetleri var ve bunun neredeyse dörtte biri öyküye ayrılmış durumda. Bunların en yenilerinden biri de Yarın FM. 2023’ün hemen başında, Ocak ayında yayımlandı Çağdaş Küçük’ün öykü kitabı Yarın FM. Biz yazarı Notos, Varlık gibi köklü dergiler ile çeşitli internet sitelerindeki öykülerinden tanıyoruz. 1978 doğumlu ve 1999’dan beri de İzmir’in Dikili ilçesinde öğretmenlik yapıyor. Yarın FM, yazarın ilk kitabı.

Kitap toplamda on iki öyküden oluşuyor. Öykülerin çoğunun ortak özelliği kendine has karakterlerinin olması. Onları ortak bir paydada buluşturan, bu kitaba dahil eden bir taraf var. O da yaşları ne olursa olsun çocuksu bir umuda sahip olmaları. Bilinen bir umutlu olma hâlinden başka bir şey bu öykülerde olan. Kimi zaman biraz safça ya da kurnazlıktan uzak demek daha doğru belki. O yüzden çocuksu bir umut demeyi tercih ediyorum. Bu öykülerin hemen hepsi köy ya da kasabada geçiyor ve son zamanların “taşra sıkıntısı”ndan uzak bir yerde duruyor. Varoluşsal sancıları yansıtan, kısılmışlık hissi veren öyküler taşranın gerçeğini yansıtıyor elbette fakat öykülerde karşılaşacağım o kasvetli ruh hâlinden de biraz imtina ediyorum son zamanlarda. Çağdaş Küçük’ün ise mizaha yaslanan bir dili var. Dertlerle alay edebilen, korku ya da hayal kırıklıklarını esprili bir üslup ile eriten bir dil bahsettiğim. Bunu aşırıya kaçmadan yapabilmek şüphesiz ayrı bir yetenek ve beraberinde iyi bir gözlem gücü gerektiriyor. Bir de bunda genelde Batı Anadolu’nun odakta olduğu öykülerden oluşmasının etkisi de olmuştur diye düşünüyorum. Açık açık geçmese de bu öykülerde mekan Ege ya da Akdeniz taşrası, o kendini belli ediyor. Bu bölgelerin ılımanlığı öykülerin karakterlerine sirayet etmiş diyebiliriz. Böyle düşünmemde yazarın Dikili’de yaşıyor olması da etkili oldu elbette. İnsan en çok, yaşadığı yerin ikliminden, insanlarından etkileniyor ve zamanla oraya benziyor. Küçük’ün öyküleri de böyle; dert, acı var ama coğrafya yumuşatıyor onları.

Nostaljik bir havası da var Yarın FM’deki öykülerin. En başta kitabın adı buna hazırlıyor zaten okuru, sonra öyküler geliyor peşinden. Örneğin “Kar Golleri Kesti” öyküsünde televizyondan maç izlemeye çalışan bir grup erkeği ve elektriklerin sık sık kesilmesi sebebiyle maçı radyodan dinlemeye çalışmalarını okuyoruz. Fakat yolların kapalı, elektriklerin ve telefon hatlarının kesik olmasından dolayı maçın sonucunu ancak köylüler iki gün sonra öğrenebiliyorlar. Ya da kasetlerin dinlendiği öyküler çıkıyor karşımıza. “Hemzemin Geçit”te Corç Maykıl’ın kasetlerini arıyorlar örneğin. Ahmet Kaya’nın “Başkaldırıyorum” albümünü mesela… Diğer öyküler de Türkiye’de ve dünyadaki bu yıllarda olan gelişmelerden izler taşıyor.
Kitabın adının geldiği öykü “Radyo İstasyonu”ndan bahsetmeden olmaz. Yarın FM adında bir radyo kanalı oluşturarak yaşadığı köyden radyo yayını yapma hayalleri kuran bir gencin öyküsü bu. FM verici devre kullanmadan kendi emeği ile radyo yapmaya çalışan Gümrah’ın müzik zevki hem çevre köylerdeki insanlara hitap etmediğinden hem de yayını zaten sadece otuz kilometrelik bir alana kadar ulaşabildiğinden bu işte pek başarılı olamaz. O yine de umudunu kaybetmez; 1923’ten dolayı 92.3, Ekim Devrimi’nden dolayı da 91.7 frekansında yayın yapma hayalini sürdürür. O yüzden Yarın FM’dir adı zaten: “Yarın demek, umut demektir.” (s. 109)
“Hemzemin Geçit” adlı öyküde karşımıza çıkan Tacer’i “Radyo İstasyonu”nda tekrar görürüz ama aradan çok zaman geçmiştir. Bir zamanlar kendisinin büyük hayallerini okuduğumuz Tacer artık gerçek dünyanın acılarıyla karşılaşmış ve kendi gençliğini gördüğü Gümrah’a akıl verir pozisyondadır. Buna rağmen “çocuksu hayaller” tam olarak terk etmez yine de kimseyi. Sadece isimler değişir; Tacer, Gümrah olur. Yarın bir başkası olacaktır bu romantik karakter. Önemli olan kişiler değil umudun kendisidir, yarındır. Kitabın başlarındaki bir öyküde karşımıza çıkan bir karakterin sonlara doğru yer aldığı başka bir öyküdeki değişimi bize tam da bunu anlatıyor. Bu anlamda öykülerin içeriği ile yapısı birbirini tamamlayan bir bütünlük içinde. Hayaller ve hayal kırıklıkları başka yerde değil hep yanı başımızdalar, birlikteler.
Nagihan Kahraman