Yazmak, yazar olmak, ucu çocukluğa kadar gidip dayanan, hiç bitmeyen, ömür boyu çaba gerektiren bir uğraş. Yazarların yazmak ve yazar olmakla ilgili içlerinde uyanan en erken hatıradan, ilk ürünlere, yayımlanmış eserlere ve geleceğe uzanan yolculuklarını onların ağzından dinlemek, sizi de bu serüvene dahil etmek istedim. Konuğum Sabri Sabiye.
Tuğba Gürbüz

Oldum olası, dil benim için üzerinde durulan, içinde dolaşılan bir yer gibidir. Dağları, ovaları, ana yolları, patikaları olan bir yeryüzü parçası. Öyle ki, orada sabit durunca gözünüz ufka dalar, ayaklarınız yerden kesilir, kelimeler kaybolur ve sonsuzlukta yiter gidersiniz. Harekete geçip, içinde dolaştıkça, her adımınızda ilmek ilmek anlatılar oluşur. Bazen büyük bir hafiflikle, bazen büyük bir merakla, bazen de ayağınızın tökezlemesini göze alıp kimsenin yürümediği rotaları deneyerek, o yeryüzü parçasında irili ufaklı dünyalar kurarsınız, daha önce kurulmuş olan hayranlık verici büyük yapıtları ziyaret edip, büyülenerek izlersiniz.
İşte, benim için yazmak, en başından beri yolculuklara çıkmak anlamına geldi. Ben yazarlığa, belki de herkes gibi, henüz harfleri bile öğrenmeden, uydurarak başladım. Hayaller kurmak her zaman çok hoşuma gitti. Bu, gerçeklikten kopmak değil, tam tersine, görünenin içindeki hakikati keşfetme çabasıydı. Hayal etmeden anlayamazsınız.
Demek ki, ben kendimi bildim bileli yazıyorum. Ama yazdıklarımı kağıda geçirmeye başlamam, dil içinde dolaşırken bana eşlik edecekleri düşünerek adımlarımı ayarlamam, birlikte gidilecek yeni yolculuklar tasarlamam oldukça yeni sayılır. Kendime yol arkadaşı olarak çocukları seçtim. Onlar için maceralar yazmıyorum, o maceraları yaşıyorum. Yazdığım her satırda ayak izlerim olmasaydı, asla yazamazdım sanırım. Eğer hâlâ yeni dağ geçitleri, kovuklar, vadiler, denizler ve adalar keşfetme merakım olmasa, olası yeni dünyalar beni cezbetmese, yorulup vazgeçerdim. Umarım her yeni yolculukta adımlarım biraz daha ahenk kazanır, herkesin eşlik etmek isteyeceği bir dansa dönüşür.
Yazmayı seviyorum : )
Sabri Safiye