Parşömen’in 7 yıldır sürdürdüğü soruşturmalara verilen yanıtların edebiyat tarihimiz açısından önemli bir kaynak olacağına inanıyoruz.
Bu yıl da okurlara, yazarlara, yayın emekçilerine ve akademisyenlere yönelttik sorularımızı.
İyi kitaplar okuyacağımız bir yıl olsun 2026.

2025 yılında yayımlanan kitaplardan beğendiğiniz beş tanesini, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?
Bu yıl okuduğum romanlar arasında beni en fazla etkileyen iki yazardan ve kitaplarından başlayayım. İlki Fernanda Melchor Kasırga Mevsimi, ikincisi Camila Sosa Villada Kötü Kızlar. İlginç bir şekilde birçok ortak yanı var yazarların ve kitapların. Öncelikle yazarlar yaşıt ve Güney Amerikalı. İki roman da ödüllü. Güney Amerikalı yazarların olmazsa olması Büyülü Gerçekçilik ve Aşırı Gerçeklik de var romanlarda, Kuzey Amerikalı yazarların Kirli Gerçekçiliği de. Her iki roman da son derece sert, çıplak ve keskin bir dille yazılmış. Vahşetin, şiddetin, cinayetin, tacizin, tecavüzün, işkencenin, dayağın kol gezdiği coğrafyaların ve oralarda yaşayan seks işçilerinin, çocuk işçilerinin, uyuşturucu satıcılarının, evsiz barksızların, parasız pulsuzların, kıyıda köşede kalanların, ötekilerin ve dışlanmışların hayatları müthiş bir gözlem gücüyle aktarılmış.
Meksikalı yazar Fernanda Melchor, Kasırga Mevsimi’yle iki uluslararası ödüle değer görüldü, ayrıca The New York Times’ın 21. Yüzyılın En iyi 100 Kitabı listesinde yer aldı. Roman, aşırı sıcakların hüküm sürdüğü Meksika’nın ücra bir köyünde işlenen korkunç bir cinayetle başlar. Vahşice öldürülüp dere yatağına atılan kişi, köylülerin yarı tanrı yarı şeytan olarak görüp Cadı adını taktıkları gizemli bir kadındır. Her bölüm farklı bir anlatıcının dilinden ve bakış açısından aktarılır. Böylece cinayetin ardında yatan gerçekler, yalanlar, iftiralar, tutkular, hazlar tek tek gün yüzüne çıkar. Romanın çevirmeni: İdil Dündar, yayınevi: İthaki Yayınları, basım yılı: 2025.
Kötü Kızlar’ın yazarı Arjantinli Camila Sosa Villada, kendi deyimiyle, bir travesti. Otobiyografik özellikler taşıyan bu ilk romanının başında şöyle diyor: “Kötü Kızlar travestidir ve dünya yansa bile başka bir adla anılmak istemezler.” En az Kasırga Mevsimi kadar kötülük, şiddet, nefret, öfke var içinde ama Kasırga Mevsimi’nden farklı olarak şefkat, sevgi, dostluk, dayanışma da var. Öte yandan biyolojik ve toplumsal cinsiyet rollerini alt üst edip aile denilen kuruma çomak sokuyor Camila Soda Villada. Romanın çevirmeni: Banu Karakaş, yayınevi: Medusa Yayınları, basım yılı: 2024.
Bu yıl basılan öykü kitapların içinde en beğendiklerimden biri Cabir Özyıldız’ın Dünyanın Bütün Karıncaları oldu. Yazarın ikinci öykü kitabı olmasına rağmen öykülerin kurgusu, dili, yaratılan atmosfer müthiş. İyi bir gözlemci olmasının yanı sıra iyi bir okuyucu Cabir Özyıldız. Her öyküsünde bir yazara veya bir metne gönderme yapmış. Kitapta her öykü standart üstü ama iki öykü var ki beni benden aldı. İlki, Özgür Filistin’e ve Mahmut Derviş’e adadığı “Başlangıçların Annesi”. İkincisi, sokakta kazara pompalıyla vurulan genç bir kadının adım adım ölüme yaklaşma anlarını ve bu kısacık süreçte pencerelerin ardındaki insanların verdiği tepkiyi (doğrusu tepkisizliği) aktardığı “Leylaklar Açmış Gördün mü?” öyküsüydü.
Asuman Susam, bana göre bu coğrafyanın yaşayan en iyi şairlerinden. Kendisini “Plasenta” isimli şiir kitabından beri severek okur ve takip ederim. Bu yıl çıkardığı Kalbi Hızlandıran Şeyler, Plasenta kadar heyecanlandırdı beni.
Kurgu dışı yayımlanan kitaplar arasında, değerli yazar, eleştirmen Hülya Soyşekerci’nin Edebiyatımızda Kadın Yaratıcılığı adlı çalışmasını anmadan olmaz. Son derece üretken bir yazar Hülya Soyşekerci, geçen sene “Zamanda Bir Tanık” isimli müthiş bir edebiyat tarihi okuması yayımlamıştı.
Size göre 2025 yılının önemli, dikkat çeken, üzerinde konuşmaya değer edebiyat olayları, konuları nelerdi?
2025 yılında iki kıymetli yazarımızı kaybettik, edebiyatımız için ne büyük kayıp! Ocak ayında yazar, eleştirmen, senarist Selim İleri’yi (ki benim kuir yazarlarımdandır), Temmuz ayında ise yazar, çevirmen, akademisyen Pınar Kür’ü (ki benim edebiyat cadılarımdandır) yitirdik.
Ayrıca bu yılın değil yüzlerce yılın konusu olan, edebiyat camiasında (ve her yerde) yaşanan erkek tacizine ve şiddetine karşı, kadın ve Lgtbi’li edebiyatçıların gösterdiği direnişten bahsetmek isterim. Özellikle Kadın + Edebiyatçılar isimli oluşum, bu tacizlere karşı somut eylemler de dahil olmak üzere, seslerini çeşitli mecralarda duyurdu ve duyurmaya devam edecek.
Öte yandan (yazarları arasında olmaktan onur duyduğum) Gayet Dergi (dijital) ve Eleştiriyorum Dergisi (basılı) gibi içerik olarak son derece yoğun dergiler çıktı bu yıl. Ve iyi ki Edebiyat Haber ve Parşömen var.
Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar görüyorsunuz?
Yapay Zekânın giderek hayatımızın tam merkezine oturması ve kaçınılmaz olarak edebiyat camiasına da sıçraması. Çevirilerin ve metinlerin çoğunun insan yerine yapay zekâ tarafından yapılıyor ve yazılıyor olması. Edebiyatımızın baş belası sansür mekanizmasının hâlâ ve ısrarla varlığını sürdürmesi.
