İthaki Yayınları’nın izniyle, “Feminist Ütopya Projesi” kitabının 101-104. sayfalarında yer alan “Benim Sokağımda Olmaz: Sokakta Tacizin Olmadığı Bir Dünya Tasavvur Etmek” başlıklı bölümü yayımlıyoruz.

Feminist-Ütopya-Projesi-1

Kadın olmak… dehşet verici bir trajedi. Evet, yolda çalışan işçilerle, denizcilerle ve askerlerle, bar müdavimleriyle bir arada olmak, bir manzaranın sessiz ve isimsiz bir parçası olarak dinleyip kaydetmek için yana tutuşa arzu duyuyorum ama hepsi, genç bir kadın olduğum için, daima saldırı ve darp tehdidi altındaki bir kadın olduğum için suya düşüyor. Erkeklerin hayatlarına yönelik bitmek bilmeyen merakım çoğu zaman yanlış bir biçimde, ayartmaya yönelik bir arzu, yahut bir yakınlaşma daveti gibi anlaşılıyor. Ne var ki, ulu Tanrım, herkesle konuşabildiğim kadar yakın konuşma arzumu perçinleyemiyorum. Açık havada uyumak, batıya yol almak, geceleri özgürce yürümek istiyorum.

— Sylvia Plath

Benim feminist ütopyamda ben bir insanım ve adım “bebek” değil.

Benim feminist ütopyamda, sokaklarda huzur içinde dolaşabiliyorum. Güneş parlıyor, çocuklar neşe içinde oynuyor ve kalbim onların sıcacık gülüşleriyle bir atıyor. Aynı ekosistemin parçalarıyız, bedenlerimiz şehrin içinde adeta birbirimizin arasındaki sıcaklıktan aldığı güçle yükseliyor.

Duruyorum. Sokağın cazibesine kapılıp, ilgilerini oynadıkları sulu oyundan üzerime çekmemeye çalışarak, yavaşça çocuklara doğru yaklaşıyorum. Birbirimize tekrar gülümsediğimiz an, bu yaz akşamının sıcacık havasında asılı kalıyor. Komşum binadan dışarı çıkıp, beni ve çocukları sarmalayan bu havayla karşılaştığında, gülüşüm eksilmiyor.

Komşumun bana bakışını ve kafa sallayışını görüyorum ve doğuracağı sonuçlardan korkmuyorum. Onu görüyorum ve onun da tıpkı benim gibi bu sıcak ekosistemde bir yeri olduğunu biliyorum. Onu, hepimizi tazeleyen bu ânı bizimle paylaşmaya davet ediyorum. Kabul edip bize katılıyor, başını eğerek bizi bir araya getiren evrene şükranlarını sunuyor. Bir süre sonra trene doğru yürümeye başlıyorum. Uzun ve kendinden emin adımlarımla çocukların ve komşuların yanından geçiyorum.

Benim feminist ütopyamda hikâye burada sonlanabilir. Şiddete uğramaktan korkmaksızın, topluluğumun diğer üyeleriyle iletişime geçebiliyor ve bu görkemli şehrin değişip duran hallerini gıptayla izliyorum. Bir adama gülümserken, bakışım sebebiyle bana dokunmak istemeksizin, bedenimden yayılan enerjiyi hissedebileceğini biliyorum. Kelimelere gerek duymadan, dünyadaki en eski tavırla, yani merhaba diyerek birbirimizi selamlayabiliyoruz.

Ya da, komşularımla konuşurken (ki onlarla konuşmamayı da tercih edebilirim) şiddete uğramamak için konuşmamı ya da hareketlerimi nasıl kısıtlamam gerektiğini durmaksızın ve kendimi yorup tüketmeksizin hesaplamama gerek yok. Gün içinde, istediğim vakit bir erkeğe dönüp onu hayata neyin bağladığını, sabah uyandığında aklından neler geçtiğini, kendinde ve dünyada neleri beğendiğini sorabilirim. Sohbetimiz sona erdiğinde, onun hayatının inceliklerine duyduğum ilgiyi, şiddete bir davetiye olarak algılamasından çekinmem. O da zaten benim sınırlarıma saygı duyar ve eğer ona yakınlaşmazsam olayın bundan ileriye gitmeyeceğini bilir. İlgi göstermezsem, bu saygıyla karşılanır ve sabrımın sınırları zorlanmaz.

Günün istediğim saatinde, istediğim kıyafetle, yuva dediğim yerden dışarı çıkabilirim. Kendimi sokak tacizcilerinden korumak için hayali bir sevgili icat etmeme gerek kalmaz. Eve dönerken, kadın olmamı sokakta şiddete bir davetiye olarak gören bir adamla karşılaşmamak için, bazen fena ekonomik yük bindiren taksiye binmeme gerek kalmaz. Fakir ya da güvende olmak, halihazırda boş olan cüzdanım ya da güvenliğimi riske atmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalmam.

Benim feminist ütopyamda, caddeden karşıya geçen bir çift bacaktan ibaret değilim; fethedilebilecek bir kıtadan fazlasıyım. İnsanlığımın bütününe saygı duyarak yaklaşanlara olumlu yanıt verebilirim; ya da acelem varsa, yorgunsam, başka bir nedenle oradaysam, geçer giderim. Karmaşık duyguları, motivasyonları ve deneyimleri olan bir kişiyimdir ve bu gayet anlaşılır.

HANNAH GIORGIS

Hannah Giorgis siyahi bir feminist yazar, örgütlenmeci ve eğitimci. ethiopenne.com adresinde blog paylaşımları yapmayı, daha özgür bir dünyayı tahayyül etmeye dair sohbet etmeyi, Etiyopya yemekleri pişirmeyi ve Idris Elba’ya bakmayı seviyor.