2023 PEN Şiir Ödülü’ne Barış Pirhasan değer görülmüştü. İzmir Kitap Fuarı’nın son gününde (19 Mart 2023) ödül şaire takdim edildi. Ardından “Barış Pirhasan Şiiri” hakkında bir panel düzenlendi. Haydar Ergülen’in bu panelde yaptığı konuşmanın metnini sunuyoruz.

Ödül töreni sırasında: Gülce Başer, Zeynep Oral, Barış Pirhasan, Özgür Zeybek, Mehmet Özceylan

Aslında pek çok şeyi anlayacak yaşa gelmiş olmama karşın, galiba ergen Türk şiirinin bir ferdi olmam nedeniyle bir türlü anlayamıyorum!

Bazen bunu yaşadığım memleketin belki de yerkürenin ennnnn gerçeküstü ülkesi olmasına bağlıyorum. Peki bu kadar gerçeküstücülük beni büyülüyor mu? Evet!

Onların büyülü gerçekçilik anlayışı varsa, bizim de büyülü gerçeküstücülüğümüz var!

Teoriye girmeden, felsefeye takılmadan, edebiyat da yapmadan sadede geliyorum.

Anlayamadığım pek çok şey var demiştim, biri de PEN’in, yani PEN Türkiye’nin her yıl 21 Mart Dünya Şiir Günü vesilesiyle verdiği Şiir Ödülü’nü bazen tuhaf tuhaf şairlere takdim etmesi!

En taze örnek, bugün bu toplantıda şiiri hakkında konuşulacak ve sonunda ödül plaketi sunulacak olan Barış Pirhasan!

Kendisi büyüğümdür, şiirimizin ikili olarak anılan şairlerindendir, İzzet Yasar-Mustafa Irgat gibi o da eskiden Erdal’ı da olan Alova ile birlikte anılır. Biz büyüklerimizden böyle gördük diyeyim, böyle de okuduk.

Yeni Dergi’ye erken bulaşan bir ergen olarak, Memet Fuat’ın yer verdiği şiirleriyle tanıdım ikisini de. Sonra da Yazko Edebiyat zamanında tanıştım, tam 40 yıl olmuş, şurdan bi koşu…

O zamanlar bunları solcu diye de okurduk, yalan yok, başka solcu şairleri de okurduk tabii, biz de solcu ve şair olacağız ümidiyle…

Onlarla birlikte okuduğumuz solcu şairler, solcu şairler olarak kaldılar, sürdüler, geldiler. Fakat Alova ile Barış biraz farklı çıktılar, solu, şiiri değil ama şairliği solladılar! İkisi de solun şiarlarından olan “başka bir alem mümkün”ü, “başka bir zaman mümkün”le genişletip “zamansız” şiirlere yöneldiler.

Alova taaa eski Anadolu’ya gitti, onun şiirine daldı, orada kaldı! Gözlerimiz de yollarda kaldı ama, buna da değdi, değiyor, o hazineden 5-10 yılda bir, bir kitapla çıkıp geliyor ki, işte “şimdi zamanı değil” dediğimiz şeyin aslında şiir olduğunu da o anda, onunla, o kitabıyla anlıyoruz! Şimdi sanıyorum yine oralarda, uğraşıp durmada, öyle ya dördüncü kitabı da gerekli Çoğul Şarkı’larının!

Peki Barış Pirhasan?

Sen vaktiyle, Türkçenin en iyi şiir eleştirmenlerinden, efsanevi Yeni Dergi’yi yayımlayan ve “de Yayınevi” kurucusu Memet Fuat’ın en gözde iki şairinden biri ol (diğeri Alova), sonra da bu olanağı tep, hiç oralı olma, ara sıra çeviri yap, ara sıra şiir yaz, ama hiç şair gibi takılma, olacak şey mi?

Olmayacak şey, ama olabiliyormuş!

Barış Pirhasan’da örneğin hiç “şair duruşu” yoktur! Çelebi, oysa bizde şair, duruşundan belli olur! Ona şair duruşu derler ki, öyle durmayana da şair demezler!

“Şair duruşu” denilen o havalı, fiyakalı, niye var, neye duruyorlar, kimsenin bilmediği duruş yok da “Şair bakışı” var mı peki? Zinhar! O da yok, o hiç yok!

Belki film de yönettiği için, tabii, bakışı filan bilir ama, hiç şair gibi baktığını sanmıyorum!

Şair gibi takılmayan bir şair. Şiir yaz göğe at, bulut bilmezse yağmur bilir demiş olmalı en çok. “Güzel bir ortam yapalım!” kafasıyla dalınan şair ortamlarında da pek izine, ismine rastlanmaz!

Ezcümle şiir zamandır onda da şairliğe zamanı yoktur, bulamaz!

Diyorum ya bu PEN şiir ödülleri bir tuhaf, sen git, yazdığı onca şahane şiire karşın, kendini köşe bucak saklayan, şairliğini saklayan, alemlere akmayan, tartışmalara katılmayan, imza, söyleşi, etkinlik, hepsinin uzağında duran şahısları bul, onlara şiir ödülü ver, hatır sor, gündeme getir, üstelik nice şair ödül ödül diye beklerken…

Ah PEN!

Haydar Ergülen