vasilicd-1

Vassiliki Papageorgiou adını duymuş veya şarkılarda sesini dinlemişsinizdir. Güzel, buğulu bir sesi vardır. Mübadele ile İzmir’den gitmiş ataları Yunanistan’a. Bir süre önce dönüp Heybeliada’ya yerleşen bir Atinalı. Ellino Tourkika isimli albümünde Nikiforos Metaxas, radika üzerine hoş bir not yazmış. Hatta albümdeki şarkılardan birinin adı da Radika’nın Altından.

Şöyle diyor Metaxas: “Radika, şüphesiz ki nebatat âleminin en alçakgönüllü, yaygın, demokratik, direnişçi ve müşfik bitkisi sayılmalıdır. Gerçekten de her yerde, en çok çorak topraklarda hatta yollardaki yarıklarda ona rastlanır. Ne kadar ötelenmişse o kadar güçlüdür. Yeryüzünün tuzudur ki istisnai sağaltıcı ve besleyici niteliklerle donatılmıştır; soğuk kış aylarının erken saatlerinde sağ elleriyle kavradıkları keskin bıçaklarla onları yeryüzünden ayıran kadınlar bu özelliklerini iyi bilirler.” Aynen öyle. Kadınlar bilir! Ben de annemden, halamdan bilirim.

Baharın habercisi radika, aynı zamanda kadınların kurtarıcısıdır. Ocak sonunda, şubat başında kurutulmuş sebzeler, turşular tükenirdi. Hamurdan, bakliyattan bezmiş ev halkına ne yedireceğini düşünmek kadınların işiydi. Sofraya, şöyle yeşillik bir şeyler koymak şart olmuştur gari. O zamanlar böyle sera, manav, buzdolabı ne gezer! Her şeyin bir mevsimi, zamanı vardı ve o zaman gelince çıkagelirdi o meyve, o sebze ki “turfanda” denirdi ona. Turfanda kelimesini kullanamıyoruz artık. Şimdi meyve, sebze, her mevsim tezgâhlarda. Özleyemiyoruz bile.

Neyse, biz sevgili radikamıza dönelim. Şubat başı, kurtarıcı gibi iki yaprak yeryüzünde göründüğünde kadınların yüzü güler çünkü ardı sıra yabani pazı, gömeç, ısırgan, gelincik gelecektir. Müjdecidir radika. İşte bu otların harmanı börek olur, kavurma olur, salata olur, damaklarda bir şenlik olur. Zaten en geç iki hafta içinde çiçeğe dururlar ki o zaman gözlere şenliktir gelinciğin alı, radikanın sarısı. Akabinde papatyalar halı gibi sarar bahçeleri, ağaç diplerini. Yatıp yuvarlanmak istersiniz çiçek halısında. Bulunca kaçırmayın yatın, pek güzeldir. Yalnız, onlar da size sarılır ve her yanınız yaprak, çiçek kokularına belenir.

Radikanın en sevdiğim hali, masadaki yatışıdır. Mesela gömeç, ıspanak, cibes, roka, nane, tere de masada olur ama nedendir bilinmez muhabbete katılmaz hiç biri. Bi kere radika, masaya öyle çat diye gelmez. Hatırlayacak, anacak, çağıracaksınız. Eh, o zaman, uzun uzun sıcak, ama çok sıcak bir duş alır önce. Yorgunluğunu atmış, damarlarındaki acının çoğunu sulara bırakmıştır artık. Öyle gevşemiştir ki konyak içmiş Emine hanım gibi yayılır ince uzun tabağa. Tel tel dökülür… Terini atınca, kokusu kendi gelmiş gibi bir zeytinyağı gezdirilir üzerinde. Işıl ışıl olur o narin teni. Ve limonu arar önce burnunuz, sonra gözleriniz. Tamam, şimdi buluşmuştur üç sevgili. Artık radikacığımı tabaktan kaldırıp damakta başka sevgililerle buluşturmak ayrı bir marifettir, muhabbettir, lezzettir.

Çok abartmış olabilirim, bir kısmı yalan bile olabilir. Aslında radika bahane; kış ortasında baharı özleyenler için yazdım ben.

Servet Şengül