Parşömen’in beş yıldır sürdürdüğü yılsonu soruşturmalarına verilen yanıtların, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için önemli bir kaynak olacağına inanıyoruz. Bizim içinse bir muhasebe yapma fırsatı sunuyor: Bu yıl neler okuduk? İz bırakan olaylar, kitaplar nelerdi? Edebiyat kamuoyunda neler gündem oldu?

Okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, şairlere, yayın emekçilerine, akademisyenlere sorduk.

Yeni yıl herkese sağlık, huzur ve mutluluk getirsin… İyi kitaplar okuyacağımız bir yıl olsun 2024!

Devrim Horlu

2023 yılında yayımlanan kitaplardan beğendiklerinizi, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?

Bu yıl çokça kitap okudum ama bu soruşturmada sadece bizimkilerden bahsedeyim isterim.

Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi – Murat Gülsoy

Öykü dendiği zaman aklıma ilk gelen yazarlardan biri Murat Gülsoy. Genelde kitaplar çıkar çıkmaz alırım ama okumayı ertelerim. Gülsoy ertelemediğim isimlerden. Roman türünün en sevdiğim tarafı yepyeni bir karakteri hayatıma dâhil etmesi. “Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi” hem bunu başarıyor hem de dili ve kurgusuyla etkisini sürdürüyor.

Barem Kanunu – Melih Cevdet Anday

Melih Cevdet’in yarım kalmış romanı 77 yıl sonra buluştu okurla. Elbette bitmemiş bir eser olarak okuyan çoğu insan gibi benim de hevesim kursağımda kaldı ancak gazetede tefrika edilen bu eksik roman Melih Cevdet’in daha ilk eserlerinde dahi ne kadar güçlü bir kalem olduğunu gösterir nitelikte.

Akim Sevgilim – Füruzan

Akim Sevgilim aşka, şehre, taşraya ve insan hamuruna dair üç öyküden oluşuyor. Melesini eğip bükmeden, usul usul anlatan, kadın olmaya, yoksulluğa, kent yaşamındaki değişime işaret eden öykülerle karşılaşıyoruz bu öykülerde.

Dünlükler – Onur Çalı

Söyleşinin ev sahibi olduğu için verilmiş bir cevap olarak algılanmaması için birkaç şey söylemek lazım. Onur Çalı’nın yazdıklarını, Alakarga’da kitapları yayımlanmaya başladığından bu yana okuyorum. (Kadire Bozkurt da bu isimlerden biridir. Alakarga çok özel isimlerin okurla buluşmasını sağladı zamanında) Öykülerle başlayan bu okuma süreci bugüne kadar uzanıyor. “Dünlükler”i ben yayıma hazırlamak istemiştim ama olmadı ne yazık ki. İnsanı okuduğunda başka metinlere iten denemeler yer alıyor “Dünlükler”de. Bir defa okuyup kenara konacak kitaplardan değil. Evde de yakınımda tutarım arada açıp bakmak için. Yine çok sevdiğim Salâh Birsel’le gönül akrabalığı var Onur Çalı’nın. Tıpkı onun gibi ustalıkla yapıyor işini.

Bu yıl çıkan ve aldığım -alamadığım- henüz okuyamadığım çok kitap var. Çocuk kitaplarını çok seviyorum mesela. Tek tek kitap ismi vermek yerine bazı yayınevlerinin adını anmakta fayda var bana kalırsa. Vacilando, Siren, Fol, Jaguar, Harfa, Aras, Meav, Günışığı, Notos, Alef, Holden, Yüz Kitap ve daha aklıma gelmeyen birçok yayınevi var. Hepsi keyifli işlere imza atıyor. Çıkardıkları her kitap iyi denemez elbette ama genel olarak pişman olmuyorum okuyunca.

Size göre 2023 yılının önemli edebiyat olayları nelerdi?

Füruzan’ın uzun bir aradan sonra yeni öykü kitabı “Akim Sevgilim” yayımlandı. Bunu çok önemli görüyorum. Edebiyatımızın yaşayan önemli isimlerinden biri Füruzan. Hâliyle, yazdıklarına daha fazla dikkat kesilmek gerektiğini düşünüyorum. Elbette yaşarken değer görmemiş değildir ancak özellikle böyle bir kitap yayımlanmışken neredeyse bütünüyle sessiz kalınması akıl alır gibi değil.

Eyüp Tosun’un, Melih Cevdet’in yayımlanmamış eserlerini gün yüzüne çıkarması. Bu emeğin ve okura sunulan hediyenin daha çok konuşulması gerek. Bu ve benzer metinler edebiyatımızın hazineleri. Melih Cevdet sıradan bir isim değil. Bazen bağır çağır bazen fısır fısır konuşmamız gereken asıl konular bunlar. Serdar Soydan aynı şekilde yıllardır Suat Derviş’in kitaplaşmamış eserleriyle buluşturuyor bizi. Oralarda bulunmayı bekleyen daha neler var kim bilir.

Yine çeşitli dergilerde edebiyat tarihimiz açısından önemli sayılan kimi şairlerin daha önce kitaplarına girmemiş şiirleri yayımlandı. Bu tür çalışmaları çok önemsiyorum. Atatürk Kitaplığı ve Tesak başta olmak üzere birçok kütüphanede yukarıda da belirttiğim gibi gün yüzüne çıkmayı bekleyen çokça eser var diye tahmin ediyorum.

Şiir yayımlama ısrarının devam etmesini önemli buluyorum. İthaki Poetik’in yolculuğu son iki kitap yayımlandıktan sonra son bulacak ne yazık ki. En azından bana gelen bilgi bu yönde. Öte yandan şiir için başka olanaklar hep vardı ve olmaya devam edecek. 2023 yılında yıllardır takip ettiklerimiz hariç en dikkat çekici hamleyi Orlando Art yaptı. Hem poetik olarak farklı yerlerde konumlanmış isimleri yayımlaması açısından önemli gördüm hem de çoğu kitabı adet olarak sınırlı sayıda tutmasını. Bu sınırlılık meselesini eleştirdiğim de oldu ancak bilinçli alınmış bir karar neticede. Onun dışında çeşitli yayınevleri şiire yer açtı ve açmaya devam ediyor. Hepsinin adını tek tek saymak mümkün değil. Ama aklıma ilk gelenler Epona, 160. Kilometre, Pikaresk, Klaros, Yitik Ülke, Dergâh. Güzel olansa sevdiğim birkaç şairin 2024 yılında yine şiir yayımlayacakları bir yayınevi kurduklarını öğrenmiş olmam. Adını andığım, anmayı unuttuğum tüm yayınevlerine beğenilerimizden bağımsız olarak, verdikleri emek için teşekkür ederim.

Bu yılın en önemli olaylarından biri İthaki Yayınları ve çalışanlar arasında gelişen olaylara verilen tepkilerdi. Beraber çalıştığımız birçok yazar ve şair net bir şekilde emekçiden yana tavır koydu. Kimi dosyasını çekti kimi açık yüreklilikle eleştirisini dile getirdi. Bununla beraber sadece çalışan arkadaşlar değil, dosyası daha önce yayın programına alınan birçok yazar ve şair de mağdur oldu. Sözleşme bilgilerini aldığımız birçok yazar ve şairin dosyalarının yayımlanmaktan vazgeçildiğini öğrendik. Konuyla ilgili uzun süre muhatap bulamadı bu insanlar. Ama su akıp yolunu buluyor bir şekilde. 2024 böyle meselelerin yaşanmadığı bir yıl olur umuyorum.

Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar görüyorsunuz?

Başkalarıyla, yani kişilerle çok ilgiliyiz. Hâliyle asıl sorunları ıskalıyoruz genelde. Öte yandan bu söylediğim yeni bir mesele değildir herhâlde ve kimsenin de bunu okuyup kendine çeki düzen vereceğini sanmıyorum.

Genel olarak fark ettiğim şey herkesin kendine hayali düşmanlar yaratıyor olması. Kişilerle çok ilgili olduklarından ama yalnızca ilgili kişiyle uğraşmak onları kesmediğinden meseleleri büyütüyorlar. “Çeteler” diye bir kavram görüp duyuyorum mesela sürekli. Dört kişi yan yana geliyor, aralarından birine de Ferhat Şensoy’un deyişiyle diyelim ki “gıcığız”, hop çete oluyorlar. Bakın birileri bu dört kişilik hayali çetenin kendilerini görmezden geldiğini, önlerini kestiğini, ayaklarını kaydırmaya çalıştığını falan sanıyor. Yani bu “dört, üç ya da beş kişilik çeteler” yüzünden tarifi imkânsız acılar çekiyorsanız acınızda boğulun zaten. Hem hayali bir yeldeğirmeniyle savaşıyorlar hem de Don Kişot değiller. Başta da dediğim gibi, kişilere çok yoğunlaşmadan asıl sorunlara eğilen bir edebiyat ortamı gerek bize. Yoksa mikrofonu eline alan herkes günahsızdır.

Yayınevi çalışanları komik sayılabilecek maaşlar alırken, çevirmenler onca emeğin karşılığını alamazken, edebiyatçıların sesi uzun zamandır gündem alt başlığı bile oluşturamayacak kadar cılız kalmışken, Türk edebiyatı uluslararası alanda doğru düzgün temsil edilemezken, kâğıt fiyatları yüzünden iki sene evvel satış fiyatı on beş lira olan kitap bugün yüz liraya satılırken, kültür politikasını biat etmek üzerine inşa eden siyasal islamcılar üzerimize çullanmışken uğraştığımız şeyler bunlar ne yazık ki.

Son olarak eğer getirmişsem, getirdiğim eleştirilerin dışında tutmuyorum kendimi. Bilerek ya da bilmeyerek, en kötü ihtimalle sadece konuşarak değil de yaparak, dikkatleri iyi olan şeylerin üzerine çekemiyorsam (ki bu konuda kendime çok kızarım) ben de herkes kadar hatalıyım demektir.

Herkese sağlıklı bir yeni yıl dilerim.