Adsız2

Artık orada yaşanamazdı. Sağ kalanlar başka yere götürülmek için yardım bekliyorlardı.

Eskiden kapı olan aralıktan geçti. Salonun yalnız iki duvarı kalmıştı. Eşyalar parçalar halinde etrafa dağılmıştı. Oyalanmadan kendi odasının bulunduğu yere gitti. Açıkhava odasıydı artık. Tuğla, çimento, tahta yığınını iyice araştırdı. Yatak örtüsünün bir parçasını buldu. Kitapları defterleri tamamen yanmıştı. Buna sevindi, birçok çocuk gibi okulu sevmezdi.

Son koyduğu yeri iyi anımsamıyordu. Kendisine kızdı. Salona döndü, orayı aradı. Sonra sırasıyla kardeşinin odasını, annesigilin odasını, mutfak, banyo tuvalet, oturma odasına, her tarafa baktı.

İkinci kez yine kendi odasından başlayarak yıkıntı evi bir daha araştırdı. Arka bahçeye çıktı. Evin eski fertleri hep oradaydı. Geceki bombardımanda ölmüşlerdi. Komşuları yaşlı kadınla bahçeye taşımışlardı. Gömmek için köyde şu anda adam yoktu. İhtiyar kadın çocuğa beklemesini söylemişti. Elbet birini bulurdu. Yaralı dönenlerden ya da vakitleri olursa askerlerden rica eder, beraber gömerlerdi. Soran gözlerle annesine baktı. Evde ne zaman bir şey kaybolsa o hep bulurdu. Bu sefer de yerini biliyordu. Mutlaka biliyordu. Ama söyleyemezdi. Bahçeyi dolaştı. Sabah da dolaşmıştı. Gözünden kaçmış olabilirdi. İçeri girecekti ki gördü. Komşu bahçedeydi. Koştu yarım kalmış çiti atladı, yanına vardı. Bir demir ve lastik yığını halinde orada duruyordu. Kaldırdı baktı, tamir edilmesine olanak yoktu. Artık binemezdi. Elinde kıvrılmış buruşturulmuş kâğıt parçası gibiydi. Savaş büyüklerin korktukları kadar acımasızdı.

Bisikleti alıp kendi duvarsız odasına getirdi. Yanına oturdu, ağlamaya başladı.

Sevgi Yücel