Eisenstein’ın Potemkin Zırhlısı filminin henüz başlarında çok önemli bir sahne vardır. Gemiciler kendilerine yedirilen etteki kurtlardan şikâyet ederler ve itirazlarının dikkate alınmaması gemide isyanın fitilini ateşleyen temel sebeplerden biri olur. Bu sahne vasıtasıyla üç katmanlı bir mecaz kurulur: Nasıl ki Potemkin Zırhlısı’nda yaşananlar Rusya’da 1905 yılında yaşananları temsil ediyorsa, bu sahne de Potemkin Zırhlısı’nı ve dolayısıyla yine Rusya’yı temsil ediyordur. Emekçilerin hakkı olan ete (gemiye, ülkeye) üşüşmüş, onu kokuşmuş hâle getiren asalaklar (komutanlar, yönetici sınıflar) vardır ve bu (o da, öbürü de) meşru bir isyan sebebidir.

Estetikte, buna fizikten ödünç alınma bir tabirle “fraktal anlatı” deniyor. Parça–bütün ilişkisindeki kusursuz örtüşme. Bir ana hikâyeyi oluşturan alt hikâyelerin de ana hikâyedeki temayı birebir tekrar etmesi.

Ahmet Çakar’ın at sineği yemesi hadisesinde de Eisenstein’a mezarında parmak ısırtacak denli kusursuz bir fraktal anlatı örneği var: 2000 sonrası (mide bulandırıcı) Türk medyasının bir parçası olan (mide bulandırıcı) Beyaz TV’deki Rasim Ozan Kütahyalı’lı, Ahmet Çakar’lı (mide bulandırıcı) “Beyaz Futbol” programında yapılan mide bulandırıcı bir hareket. Fakat elbette bu bir tesadüf olmalı, zira bu büyüleyici geometrinin Ahmet Çakar’ın aklına gelebileceğinden kuşkuluyum. Ahmet Çakar’ın aklına herhangi başka bir şey gelebileceğinden de ayrıca kuşkuluyum.

Laf kuşkudan açılmışken, böylesi bir olayın kuşkucu akıllara Reptilian Teorisini getirmesi aslında kaçınılmaz olmalıydı aslında. Dünyayı yöneten elitlerin aslında uzaydan gelen kertenkelemsi varlıklar olduğu yönündeki bu teorinin savunucuları Zuckerberg’in tipinin kertenkeleye benzemesini bile kendilerine malzeme ederken ekranlarda canlı canlı sinek yenmesi gibi bir kanıtı göz ardı edemezdi. Yurtdışında “reptilian” olduğundan şüphelenilen (George Bush, Kraliçe Elizabeth, Rothschild ailesi…) kesimle Ahmet Çakar arasındaki statü farkıysa teoriyi yanlışlamak şöyle dursun, bilimselliği konusunda şüpheye yer bırakmaz bir rol oynardı üstelik. Dünyayı istila eden uzaylılar güç merkezlerini ele geçirmek üzere ülkelere dağılırken Türkiye’ye Ahmet Çakar’ı layık görmelerinden daha doğal bir şey olamazdı çünkü. Ne yazık ki büyük büyük oyunları çaya karıştırıp içen ülkemizde her nasılsa bu komplo teorisi henüz fazla taraftar bulamadığından olay da unutuldu gitti.

Komplo teorisinden estetik teorisine geri dönelim. Potemkin Zırhlısı’nın “et üstüne üşüşen parazit” sembolizmini anımsatan meşhur bir imgeye Sineklerin Tanrısı’nda rastlarız. Romanda ıssız bir adaya düşen çocuklar ideal derecede demokratik usullerle kendi medeniyetlerini kurmaya başlamışken içlerinden bir grubun şiddete meyilli, vahşi, faşizan karakteri baskın çıkar ve çocuk toplumunda bir yarılma yaşanır. Demokratik düzeni terk eden vahşi grup bir gün dişi bir domuzu öldürür ve hayvanın başını kesip bir mızrağın ucuna geçirirler. “Sineklerin Tanrısı” yani Yahudi-Hristiyan düşüncesinde açgözlülüğün şeytanı olan Beelzebub da adada böylece vücut bulur. “Üşüşen sinekler” sahnesi de aynı bölümde, şu şekilde geçer:

Öyle ki, gerçek bilinen şeyler, anlatılması olanaksız bir hayale dönmüştü. Bağırsaklar, testereler gibi vınlayan sineklerle örtülü, kara bir yığın olmuştu. Bir süre sonra bu sinekler, Simon’u buldular. Tıka basa yiyip doydukları için, onun derecikler gibi akan terine kondular, içtiler.”

Sineğin et yemesine ilaveten içilen ter de söz konusudur artık. Emeğin fizyolojik çıktısı ve dolayısıyla en bilindik metaforlarından biri olan ter, asalağın son durağı ve temel yaşam kaynağıdır. Eisenstein’ın Potemkin Zırhlısı’nı anlatısal olarak böyle tamamlar Sineklerin Tanrısı. Asalağın hedefi başkalarının emeğidir.

Reptilian Teorisi ile bu iki hikâye arasında bir uyuşmazlık var gibi görünüyor yalnız. Dünyayı yöneten elitler hem “sinek” hem de “sinek yiyici” olamazlar. Fakat neticede hikâyelerdeki “sinek”lik mecazidir, elitlerin parazitik doğasına hitap eder, o elitler kertenkele olsa bile.

2000 sonrası Türkiye’sinin simgesi olarak medya, onun simgesi olarak Beyaz TV ve aynı silsileden devam ederek Beyaz Futbol, Ahmet Çakar ve onun sinek yemesi. Sinek sinek içinde. Büyüleyici ve mide bulandırıcı.

Hakan Sipahioğlu