Parşömen’in beş yıldır sürdürdüğü yılsonu soruşturmalarına verilen yanıtların, geleceğin edebiyat okurları ve araştırmacıları için önemli bir kaynak olacağına inanıyoruz. Bizim içinse bir muhasebe yapma fırsatı sunuyor: Bu yıl neler okuduk? İz bırakan olaylar, kitaplar nelerdi? Edebiyat kamuoyunda neler gündem oldu?

Okurlara, yazarlara, çevirmenlere, editörlere, şairlere, yayın emekçilerine sorduk.

Yeni yıl herkese sağlık, huzur ve mutluluk getirsin…

Nilgün Çelik

2023 yılında yayımlanan kitaplardan beğendiklerinizi, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?

Hasan Gören’in Everest yayınlarından çıkan son romanı Eşikteki Kadın. Romanın katmanlı bir kurgusu vardı. Anne ile olan ilişkimizin kişiliğimize yansımasını yarattığı etkileri kusursuz sunmuştu. En yakınımızda olanı tanıdığımızı “zannettiğimizi” hatırlatan güzel bir romandı.

Nihan Kaya’nın Eksik Parça Yayınlarından çıkan Erteleme: Nedenleri ve Çözümleri adlı kitabı. Öncelikle dili çok samimi geldi bana. Samimiyetle yazılmış iç sesimizi dinlememiz gerektiğini ve ertelemenin sebep sonuç ilişkisini çok net anlattığı için beğendiğimi söyleyebilirim.

Demet Çaltepe’nin Eksik Parça Yayınlarından çıkan kitabı. Bu yılın kitabı değil ama ben bu yıl okudum. Çeper. Öyküye farklı bir bakış getirmiş olduğundan, anlatmak telaşına düşmediğinden bu kitabı da beğendim.

Ve tabii ki Erendiz Atasü’nün son kitabı Sia yayınlarından çıkan Herkes Sevdiğini Öldürür. Atasü’nün yine kadına ve ilişkilere bakış açısı aklımızın köşesine yazıldı. Edebiyatımızda çok da işlenmeyen yaşlılık konusuna da değinmiş olması kitabı benim açımdan unutulmaz kıldı.

Size göre 2023 yılının önemli edebiyat olayları nelerdi?

Elbette Milan Kundera’nın ölümü. Bu haberi duyunca 2015 yılında kaybettiğimiz Yaşar Kemal geldi aklıma. Aynı yokluğu hissettim.

Sonra Marquez’in 2024 yılında yayınlanacağını duyduğum esrarengiz kitabının haberi de benim için ilginçti.

Ama en çok üzüldüğüm, yanlış ve ayıp bulduğum bu bakımdan önemli edebiyat olayı kategorisinde yazmak istediğim, Gazete Oksijen’in “Edebiyatçılar Depreme Dair En Çarpıcı Kareleri Yazdı” başlığıyla manşet yapması. Hocam addettiğim birçok yazarın acı bir fotoğraf altında edebiyat yapması beni incitti. Çünkü yaramız öyle tazeydi ki ne desek az kalır, ne söylesek edebiyat olmazdı.

Yine deprem bölgesinde gerçek görsellerle filim çekilmesi de edebiyata girmese de sanat açısından ayıp, acı ve duyarsızlık örneğiydi.

Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar görüyorsunuz?

Ülkemizde her alanda üretimin kısıtlanıp, göçmenlerin akınıyla tüketimin iki katına çıkıp ekonomik sıkıntının boynumuza binmesi edebiyatı da yakından ilgilendiren bir konu tabii ki. Her şey gibi kitapları birkaç misli alıyor olmamız, kâğıt fabrikalarının satışıyla kâğıt kıtlığı, yayıncılığın zor duruma girmesi bence edebiyatımızın birinci sorunu. Zaten okumayı az seven bir toplumuz böylelikle daha da az hatta hiç okumayan bir topluma dönüşmemiz büyük olasılıkla gerçekleşecek.

Benim de bireysel olarak çok dert edindiğim bir konu da ülkemizde gelişmekte olan çocukların okuduklarını anlama konusunda dünya geneline göre çok çok geride olduğu gerçeği. Edebiyat kapsamına girecek bir sorun olarak görüyorum. Bu bugün ve yarın edebiyatımızın bir sorunu bence. Okuduğunu anlayan nesillerin hayalini kuruyorum.